25 Kasım 2016 Cuma

Previously on Galatasaray Odeabank.

Euroleague'de normal sezonun 9. haftasında Barcelona'yı Abdi İpekçi'de ağırlayacak olan Galatasaray Odeabank neyi, ne zaman, nasıl yaparsa Barcelona'yı mağlup edebilir bundan biraz bahsetmek isterim. Öncelikle Ergin Ataman Galatasaray tarihinde ilk kez bu kadar erken kaosa sebep olarak bu sezon çıtayı başka bir noktaya çıkardı. Euroleague'de MVP olabilir diyerek getirdiği Russ Smith Zalgiris deplasmanı dönüşünde kadro dışı bırakıldı. Ayrıca Dentmon da kadro dışı kaldı, salı günü yapılan yönetim kurulundan Ataman'ın beklediği/istediği sonuç çıkmayınca affedildi.

Öncelikle maç önü buluşmalarını Trump Towers'ta yapmaya başladığımızdan beri iç sahada mağlup olmadık, Olympiacos-Doğuş-Beşiktaş. #iyibilgi. Sezon başından beri oyuncular bile "acaba biz niye bir aradayız?" diye düşünüyordu bence. Çünkü birbirini tamamlamaktan uzak parçalardan oluşan bir kadro, hem de geniş bir kadro vardı. Sezon başında hata yapanın hemen kenara alındığı maçların ardından Ataman kendi yarattığı kaosun içinden çıkamayacağını anlayınca rotasyonu kadro dışı bırakma vesilesiyle daralttı :( Aslında hayra vesile oldu da diyebiliriz çünkü Darüşşafaka Doğuş maçında Russ-Dentmon olmadan kazandık.

Şimdi burada kadro defolarının yanında inanılmaz bir coaching tembelliği de var ve çoğumuzun sezon başında hesaba katmadığı nokta bu bence. Ama bu konuda kendimi suçlamak istemiyorum. Düşünün, sıradan bir insan geçtiğimiz sezon Euroleague'e alınmamış bir takım çalıştırıyor, sonra Eurocup'ı kazanıp Euroleague'e kapıyı kıra kıra giriyor. Bu insanın Euroleague sezonuna her şeyini vererek çalışması gerekirken ekstra hiçbir şey yapmıyor. Kadro kurulurken herkesin söylediği şey ciddi bir işçilik gerektirdiğiydi. Ataman bu işçiliğin onda birini yapmadı. Her şeyden önce allayıp pullayıp önümüze koyduğu Russ Smith üzerine hiç düşünmedi ve üzerini çizdi.

Neticede Galatasaray Odeabank iyi kötü saha içinde her şeyi değil, ama bazı şeyleri doğru yapmayı öğrendi ve düzensizliği biraz törpüleyip kendi çapında bir düzene girdi. Nedir bu törpülemeler? Hemen Doğuş maçından örnek vereyim. Russ-Dentmon yokken direksiyon Emir-Sinan'a bırakıldı. Emir her ne kadar antipatik bir topçu olsa da takımın en zeki oyuncu olabilir, yaptığı hataların büyük kısmı da takım arkadaşlarının kendisi kadar zeki olmamasından kaynaklı. Maç planı bunun üzerine mi kuruldu bilmiyorum ama maçın büyük bölümünde ya ters eşleşmeleri kullanıp sayıya gittik, ya da ters eşleşmelere gelen yardımda ekstra pas yapıp şut bulduk. İyi kötü bir hücum planı vardı, buraya da bir dip not, David Blatt 'ın da biraz ekmeğimize yağ sürdüğünü söyleyebiliriz. Uzuuuunn bir sürenin sonunda Pleiss'ın nasıl kullanıldığını anlamış olacağız ki ilk çeyrekte çift haneye ulaştı :( Pleiss'ın bu performansının da Darüşşafaka uzunlarıyla direkt alakalı olduğunu düşünmüyorum ayrıca.

Ataman kariyerinin hiçbir döneminde amansız bir savunmacı takım kurmadı, kendisi yetenek sevdalısı bir koç. Savunma defolu kadro kuruyorsan maç maç savunma planı yapıp özel önlemler alman gerek, ancak bunu da yapmayı sevmiyor :( Daçka maçında yaptığımız değişmeli adam adama savunmadan ciddi verim aldık. Keza Diebler kankamı da burada övmeden geçemeyeceğim, anormal bir savunma performansı sergiledi, buna rağmen bir yerde James Anderson'a bir adım uzak kalınca Ataman'dan kalayı yedi. Takımın savunma namına bir şeyler ortaya koyması için böyle adamlar lazım. Bizim takımın dinamosu Diebler şu anda. Tutkal görevini yerine getiriyor kendisi. İçinizden "Diebler-tutkal?" dediğinizi duyar gibiyim, ama bu takımda olan bu. Ataman'ın alan savunması garezi ise bitmek bilmiyor. Alan savunmasının işe yaramadığı bir pozisyon kendisini vazgeçmesi için yeterli ama ribaund sıkıntısı çeken bir takım olarak kısa sekanslarda alan savunması yapmak bizim için daha makul olacaktır diye düşünüyorum ben.

Heee Schilb pekiii? Allah peygamber aşkına Schilb'i Euroleague'de oynatma hoca, gözünü seveyim yapma bunu bize..

Gelelim Barcelona maçına. Öncelikle rakip takımın guard rotasyonunun başına gelenler FM'de bile başına gelmez kimsenin. Ribas aşil tendonunu kopardı, Koponen ise trafik kazası geçirdi. Şimdi şöyle bir baktığımızda aslında Barcelona'nın ön alanı bizimkinden bile ağır olabilir. Bunu kıran tek adam da Rice. Şimdi karşımızda böyle bir ön alan görünce biraz sevindirik oluyoruz tabi. Çünkü kısalarımız çabuk deliniyor ve rakip kısalar çoğu zaman rahat rahat çembere gidebiliyor. Barcelona'da bunu rahat rahat yapacak tek adam Rice şu anda. Onu da maç başında Göksenin'le savunacağız muhtemelen, Göksenin'in bileğini kırmazsa iyidir :( Sonra baktık Göksenin olmuyor, Diebler kankam devreye girer. Böyle varyasyonlar yapabiliriz ancak daha kolayı var, değişerek savunmak. Değişmeli adam adama her zaman efordan kısar ve maç sonunda daha diri kalmayı sağlar. Tabi ki ters eşleşmelere sebep olabilir ancak doğru yardımlarla en az hasarla atlatılabilir. Doellman bu maç dönüyor. Nasıl döner muamma. Doellman ciddi şut tehdidi olan bir uzun, muhtemelen oynadığı süre boyunca yay civarında takılıp içerde Tomic için alan açmaya çalışacak. Doellman'ın karşısına Micov ile çıkmak kulağa çok da mantıksız gelmiyor. Tomic'i ise çemberden mümkün olduğunca uzak tutmak adına Deon Thompson'a görev verebiliriz. Alex Tyus, Tomic'in arkasında ciddi ufak kalacak ve bu gerek boyalı alan savunmasında gerek ribaundlarda başımızı ağrıtabilir. Deon abim bence hala hak ettiği değeri görmüyor :(

İşin hücum tarafında ise yine Emir'in direksiyonda olması şart. Dentmon dönecek ama nasıl bir rolle dönecek bunu da kestiremiyoruz. Dönmese iyiydi de neyse.. Bol bol ikili oynamalı, bol bol çembere gitmeli bir hücum planı ile Barcelona'yı mağlup etmemek için ekstra aptallıklara imza atmamız lazım. Örneğin; Schilb'in +15 dakika oynaması. Bu noktada Daye ile ilgili de bir şeyler söyleyip bitireyim. Daye ciddi bir yetenek ancak savunma tarafına gelince, o taraklarda bezi yok. Ama Daye'in böyle bir oyuncu olduğunu biliyorlardı herhalde alırken? Bu maç Daye için en uygun maç değil ancak öyle ya da böyle Daye'in işin içine girmesi gerekecek.

Bu maç tam bir ölüm kalım maçı. Kazanırsak yarışın içine girebiliriz, kaybedersek "başarılar gelir geçer" söyleriz. Have a nice day.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder