21 Ağustos 2016 Pazar

Galatasaray-ı Cedide'nin İntizanı Hakkında Bazı Mülazahatı Şâmildir

Kendi blogumda yayınlamak için uzun süredir bişey yazmıyordum açıkçası biraz içim hoş oldu blogspot'un sayfasında yazmaya başlayınca ama neyse sululuk yapmadan yazımızın amacına geçelim. Peki nedir bu amaç? "Yeni" Galatasaray'ın ne oynayabileceği hakkında serbest düşünmek. Açıkçası bu yazıdakilerin neredeyse tamamı "eğer ben koç olsaydım"ı kapsıyor.


Öncelikle takımın kadrosunu çıkaralım.

PG: Russ Smith - Justin Dentmon - Can Korkmaz
SG: Jon Diebler - Sinan Güler - Göksenin Köksal
SF: Vladimir Micov - Blake Schilb
PF: Austin Daye - Deon Thompson - Orhan Hacıyeva
C: Alex Tyus - Nenad Krstic - Ege Arar

Şimdi pozisyonu tartışmalı arkadaşlar ve onları neden oraya koyduğumla başlayalım analiz kısmına.

Jon Diebler - 2: Geçen seneki Schilb - Sinan ikilisinden savunma yönünde istediğimiz verimi alabildiğimizi düşünmüyorum. Onun için en azından deneme olarak olsa bile -bence- ikisinden de daha iyi savunmacı olan -izafi tanım- Diebler'ı oraya monte etmeliyiz.

Blake Schilb - 3: Blake Schilb'in takımda kalmasının sebebi oynadığı basketboldan ziyade takımdaki havayı her daim yukarı çıkartan bir takım arkadaşı, kanından biri öldüğü zaman bile sahaya çıkmak için bunu gizleyen bir profesyonel olması. Ha ayrıca bence geçen sene rakiplerin üstüne çullandığı bölümler hariç iyi geçirdi bence ancak önümüzdeki seneyi 33 yaşında geçirecek bi Blake Schilb'in dakikalarını ne kadar kısıp pozisyonunu ne kadar yukarı yazarsak o kadar onu -ve kendimizi- mutlu etmiş oluruz.

Ege Arar - 5: Ege'yi A Takım'a çıkmadan evveldir beri takip ediyorum alt takımdaki en önemli oyuncumuz diye. Öncelikle kendisi müthiş bir profesyonel, oyuna-rolüne-işine sadakati çok büyük, Ancak 4 numarada ne rakibi esnetecek bi şuta ne de kendine alan açtıracak bi post oyununa ne de topu yere vuracak yeteneğe sahip. Onun için oyuna olan sadakatini en çok parlatabileceği role, çöpçü 4.5'a evrilmesi lazım ancak orada da oyun bilgisini geliştirmesi gerekecek.

Şimdi de takımın büyük gediklerine, elimizdeki fark yaratacak avantajlara, takımın tavan belirleyicilerine ve bize sınır çizecek kaidelerine bakmamızda yarar var bence. Bu takım hakkında düşünürken, aklımıza getirmemiz gereken senaryo sayısını azaltacak.



Gediklerden başlayalım:

i) Krsticli beşlerde onu koruyacak parçalarımızın olmaması: Nenad Krstic'in fiziksel durumu başlı başına soru işareti ancak fiziksel sıkıntılarını bi kenara bırakırsak; onun Avrupa kariyerinin peak yaptığı CSKA kadrosu hepinizin malumu. Dış alanda takımın en kısası Teodosic, savunması zaaflı tek adam Siskauskas. Bench'ten Shvedler Jamontlar giriyor, Kirilenko Allah aşkıyla oynuyor falan.
O takımda bile belli ölçüde işlenebilir bi savunmacıydı Nenad Krstic (bkz: 9 Şubat-Luksa Andric'in Moskova'yı fethetmesi). Şimdi ise neredeyse onun kadavra halinin yanına geçen sene Lasme'yi bile kusturan bi ön alanı çok da upgrade etmeden koyduk. Bu çıkmazın tek çözümü Tyus'ın Nenad'la beraber sahada kalması gibi duruyor ancak böyle bi durumda da 2pt range'deki spacing ne halde olur onu kestiremiyorum.

ii) Guard rotasyonunun yarı sahada verimsiz olması: Bu aslında geçen seneden aşina olduğumuz bir sıkıntı. 1 rotasyonumuz Şafak'ın iyice elimine olmasıyla McCollum-Sinan haline dönünce, saat kuramayacak adamlara oyun kurdurmamak için oyun kurma görevini iyiden iyiye Micov ve Blake'in üstüne yıkmış, ancak GranCa ve Bayern serilerinden özellikle Blake'i rakibin agresif savunmasına karşı koruyamamıştık. Bu iş bu sene Daye'in katılımıyla bir fazla kişiye daha dağılmış olacak ancak rakip savunmaların onları agresif şekilde hedef aldığı zaman Russ Smith'in ve Dentmon'ın bize ne kadar yardımcı olacağı ciddi soru işareti. Mesela geçen sene oyunun içinde McCollum bu sorunu çözmemize yardımcı olamıyordu ama adama maç sonları bi haller geldiği için (bkz: 27 Nisan/McCollum'un kupayı alması) kazanan taraf olabiliyorduk. Bu sene Euroleague'de bu reaksiyonları oyunun içinde de vermemiz lazım. Dentmon ve Russ'ın bu soruna çözüm olacak bi evrim geçirmeleri şart.

Takımın bir çok gediği var ancak en büyük olanları bunlar olarak gördüm. Biraz da avantaj kısmına eğilelim:



i) Micov'un az top kullanırken bile verimli olabilmesi: Sayısal olarak da donanım olarak da çok çeşitli skorerler bulunduran kadromuzun yürüyebilmesi için en önemli noktamız. Yüksek oyun zekasıyla Micov nerede top kullanıp nerede kullanmayacağını tartabilmesiyle bize top paylaşımında emsalsiz katkılarda bulunacak.

ii) Seçtiğimiz iki bir numaranın da topsuz cut özelliğinin olması: Şimdi konu başlığına hemen bi düzeltme yapayım, Dentmon ve Russ Smith bu zamana kadar hep topun ellerinde kaldığı takımlarda oynadıkları için bu özellikleri oldukça ham kalmış olabilir ama bir direktifle onların potaya bi topsuz koşu atabilecek fiziksel ve yeteneksel çapta olduğunu düşünüyorum. Bu da bize nerede yarar getirecek? Nenad'ın post-up oyunlarında! Nenad Krstic'in Efes döneminde Ivkovic bunu hem Nenad'ı rahatlatmak hem de set temposunu arttırmak amacıyla Nenad topu post'ta aldığı zaman forvetlerden -daha çok Cedi-Saric- iki tane art arda topsuz cut gönderip Nenad'ın öyle hücum oyununa başlamasını istiyordu. Böylelikle hem onun pasörlüğünü bir silah haline çevirip hem de hücumu komplike hale getiriyordu. Biz de bunun bi benzerini tepeden alçağa inecek kısalarımızla yapabilir, hiç hesapta olmayan bi zamanda hiç hesapta olmayan bi hücum silahını aktif edebiliriz.

iii) Çok çeşitli bir takım olmak: Açıklaması başlığında madde. Ancak yine de açalım. Bu ben gibi düzenperver basketbolseverler için daha çok zaaf gibi algılanır ancak geçen senenin başından Caleb'in sakatlandığı güne kadar ki geçen süreçte Ergin Ataman'ın geçiş ve yarı saha hücumunu neredeyse karışık kullanmaya çalışması-yarı sahayı tempoyu geçme hedesi işte çok kötü bi tanım yaptım- ve bunu başarabildiği anlarda takımın 2-3 gömlek atlaması fikirlerimin değişmesine sebep oldu. Bu özellik sizi hem zor savunur yapıyorken hem de rakiplerin sorduğu sorulara karşı cevapsız kalmamanızı sağlıyor. Bir tenisçinin hem fore-hand, hem back-hand'inin olması gibi. Ancak tabii ki bu çok çalışkan bi coaching gerektiriyor. Hedefini Final-Four olarak koyan -çok çok çok zor- ve kurduğu kadro hakkında etrafına sürekli pozitif konuşan Ataman'ın bu konuda tembellik yapacağını sanmıyorum.

Evet kadronun sınırlarını çizebildiğimi düşünüyorum. Şimdi soru işaretlerini daha da daraltmak için oyunun içine dair ayrıntı kurallar koymak istiyorum:



i) Nenad-Deon ikilisi aynı beşte oynamamalı: Hem spacing açısından gerek yok, sıkıntı olur hem rolleri üst üste biner, hem de savunmada ikiliyi her dışarı çıkaran Mario'nun tuğlaya yumruk attığı gibi bizim potaya smaç atar.

ii) Nenad oyundayken takım halinde topa baskı uygulamalıyız: Eğer oynanacak sette zaaflara sahipseniz o seti oynatmamayı-en azından oynanmasına karşı çıkmayı- deneyebilirsiniz. Burada da konu eğer tepe p&r'ları ise yapacağınız en mantıklı şeye rakip oyunun kurucunun topu elinden çıkarmasına zorlamak yada kısayı p&r uzunundan uzağa yönlendirmek. Ancak bu sadece atlet olmalarına rağmen boyları normal insan boyunda olan iki kısamızın tek başına yapacağı bişey değil. Tüm takım halinde çalışılmış bir yönlendirme olmalı ve Nenad'ın rolü burada arkada bekleyen olmalı. Bunu Ufuk Sarıca, Karşıyaka'da farklı dönemlerde yapmayı başarıyordu. O takımın arkada bekleyicisi Palacios'tu. Krstic'in bunu uygulatmayacak kadar da kötü halde olduğunu sanmıyorum. Ancak şu var. Şimdi multimedya çizim yeteneğim olmadığım için görselle zenginleştiremiyorum ama kafamdaki planın feci bir cut açığı var. İşte bu zaafı rakip çözemeden, baskın basanındır düsturu ile bu plan uygulanmalı, gerekirse birden çok baskı planı yapılmalı full court zone press/zone press üzeri yüksekte yerleşmeli eşleşmeli alan savunması/agresif one&box gibi.

iii) Sinan'ın fiziksel durumu, günlük rotasyonları etkilemeli: Kısa bir örnekle anlatıyorum hemen. Isınırken Russ Smith, Sinan'ın üstüne drive etmeli. İlk adımda geçiliyorsa oynamamalı, ikinci adımda geçiliyorsa 10 dakika oynamalı, geçilmiyorsa 20 dakika oynamalı. Hücumda vereceklerini verecek parçalarımız var, geçen seneki gibi delicilik konusunda eline de bağımlı değiliz. Artık 32 yaşında o da. Fiziğini ekonomik kullanıp daha x-factor bi rolü kabullenmeli. (Ataman bunu yapar mı yapmaz mı çok şüphedeyim :/ )



Sınırları iyice çizdikten sonra ortada kalan soru işaretlerinin tespiti ve onlara odaklanmak da en az sınırları çizmek kadar önemli. O yüzden takımın tüm frekansından ziyade daha çok çeyrek açıklığını belirleyecek etmenleri dizelim:

i) Alex Tyus'ın savunma tavanını görüp göremeyeceği: Alex Tyus'ı Cantu senesinden beri izliyoruz, biliyoruz. Kesinlikle özel bi oyuncu ancak malum tweetimde de belirttiğim üzere bir Lasme değil. Onun için onun Lasme standartlarına ne kadar çıkabileceği takım savunmasının derecesini primer olarak etkileyecek. Geçen sene Lasme herkesin gediğine maçta 30 dakika, çoğunu 4 faulle oynarken yetişiyordu. Tyus'dan bu performansı istemek biraz haksızlık olacak ama istemek zorundayız :/

ii) Daye-Deon-Micov rotasyonun savunma katkısı: Bu üçlü bizim takımımızın forvet rotasyonunda bulunan ve savunma konusunda ümitli olduğumuz adamlar. 5 numaramız p&r oynayan rakiplerimiz tarafından hedef haline gelmişken, bu üçlü weak-side'ı korumalı, yardıma gelmeli, cut takip etmeli. Hepsini olmasa da en azından 2sini yapabilmeli. Daye Avrupa'nın en üstünde tamamen soru işareti, Deon'un ALBA günlerinde iyi sınavları var ama Pesic'in ondan 5 yaratma çabasından sonra o güne nasıl dönecek o da bi soru işareti. Burada en güvendiğimiz adam yine Ulu Vlad. Geçen sene sırf 4 numara oynayıp Derrick Brown'ı savunmada bezdirdiği maç bile var. Hücumdaki rolleri azalmışken onun pozisyon bilgisine savunmada çok ihtiyacımız olacak.

iii) Russ-Dentmon ikilisinin savunma/baskı kapasiteleri: Yukarıda bi yerlerde bahsettiğim üzere bu iki oyuncu topu sürekli ellerinde tuttular falan da kariyerlerine baktığınız zaman -Dentmon'ın Zalgiris dönemi bile şüpheli- bu iki oyuncu hiç, takım amacına hizmet edecekleri - ciddi liglerde yer almadılar. Bundan sezon genelinde takım savunmasına sadakat ve katkıları bizim için çok kritik olacak. Ha tabii burada oyuncuların olası gelişimlerini göz önünde bulundurarak bi sezon ortalamasından bahsetmek gerekiyor. Mesela Russ Smith, saygıdeğer abim Aras Bayram'ın yazısında bahsettiği gibi bi "savunma kumarbazı" olabilir, ancak bunun sebeplerinden biri de istatistik kağıdındaki "top çalma" bölmesini doldurmak da olabilir. Onun için oyuncuların takım ortamında ileri gidebileceğini de katmak lazım işin içine (bkz: Errick McCollum - Bobby Dixon savunma gelişimleri)


Şimdi bunların ışığında kafamda takımın rotasyonunu çıkardım. Şuna benzer bişey çıktı ortaya:

PG: Russ Smith (23) - Justin Dentmon (17)
SG: Jon Diebler (20) - Justin Dentmon (8) - Sinan + Göksenin (12)
SF: Vladimir Micov (30) - Blake Schilb (7) - Austin Daye (3)
PF: Austin Daye (22) - Deon Thompson (13) - Tyus (5)
C: Alex Tyus (27) - Nenad Krstic (7) - Deon Thompson (6)

*Dentmon-Russ ikilisi sahadayken Dentmon'ı ikiye yazdım ki zaten hesaplayınca anlaşılıyor.
**Tyus'ın 4'ten aldığı sürelerin 5 numarası Krstic
*** Kullandığım tam olmayan sayılar tabii ki o bandı işaret eder. Örn: 8, 5-10 bandında 10'a daha yakını anlatır.
****Daye'in 3 numara oynadığı sürelerde rakip hücumu şaşırtmak için değişik bi savunma yapıyoruz. Uzun 2-3 zone olabilir, pas kanallarını açık alanda tehdit için zone press'te olabilir gibi.

Neyse son derece lakayıt yazdığım yazının sonuna geldik. Yazı ismimin belirtildiği her ortamda izinsizce kullanılabilir. Bi editörün elinde geçmediği için de yaptığım imla hataları için özür dilerim.



5 yorum:

  1. Eline sağlık, güzel yazı. Twitter'da GS basketbolu ile ilgili farklı hesaplar kadronun sahada yer alacağı pozisyonlar konusunda Russ Smith ve Krstic dışında nerdeyse 53 farklı kombinasyon yapma başarısını göstermiş durumdalar ki, senin yazıda yaptığın pozisyon ve süre dağılımı seçimleri benim kafamdaki en doğru ve mantıklı tercihler olarak gözüküyor, tabi Ataman'ın uygulaması nasıl olacak göreceğiz. Yazı da belki tek katılmadığım nokta Ege Arar'ın oyuna sadakati ve profesyonelliği konusu. Belki düşündüğümüz konular farklı olabilir ama oyun konsantrasyonun ve dolayısıyla oyun sadakatinin ben bizim iyi niyetle beklediğimiz düzeyin oldukça uzağında olduğunu düşünüyorum açıkçası. Eurocup zaferinden bir kaç gün sonra oynadığımız meşhur 3 uzatmalı Telekom maçı, Lasme'nin de telef olmasından dolayı Chuck'ın pota altında tek başına mücadele etmek zorunda kaldığı ve hatta Ataman'ın Dusan'a dahi süre vermek zorunda kaldığı maçta Ege'de oynadığı kısıtlı sürede "ya bu çocuk sahada ama kafası nerde" dedirten saçmalıklarıyla hem tribünleri hem de 50 küsur dakika oynamak zorunda kalan kaptan Sinan'ı baya bi sinirlendirmiş ve Sinan'ın saha ortasında fırçasına maruz kalmıştı. Belki de takımın ona en ihtiyacı olduğu zamanda yaptığı bu savrukluk gelecek adına pek de iyi bi sinyal değildi maalesef. Yazın altyapı takımlarında güzel performanslar göstermesi yine umut tazeledi ama vasat oyuncu sevmeyen Ataman'ın elinde neyi ne kadar doğru yapacak merakla bekliyorum açıkçası...

    YanıtlaSil
  2. Aras Bayram'ın Russ Smith yazısıyla bu yazı tarzlar olarak çığır açan yazılar............

    YanıtlaSil
  3. Rotasyon dışında her yazdığının altına imzamı atarım. Rotasyonda Sinan'ın süreleri o kadar az olmaz, olmamalı da. Hala yapabildiği bir çok şey var. Schilb ve Krstic de daha fazla oynar muhtemelen. Krstic zaten ligde az kullanılacak hatta bazen tribünde oturacaktır, Euroleague'de 15 dakikanın üstü banko diyorum.Emeğe saygı+rep

    YanıtlaSil