NBA sezonunu Orhun Hitabelerinden daha uzun bir yazıyla karşılaşmıştım. NBA sezonu "small sample size" üzerine içerikler üretilecek kadar ilerlediğine göre bir yazı daha patlatayım dedim. Sezon boyunca bu yazılarda izlediğim ve izlemekten keyif aldığım oyuncu ve takımları yazacağım.
Boston Celtics: Bu sezon en çok izlediğim takım sizin de tahmin edebileceğiniz üzere Boston Celtics. Yazının bu kısmını yazarken Boston Celtics 10-1'le ilk 11 maçı geçti ve Batı deplasman turuna henüz başladı. Rakiplere baktığımız zaman Boston Celtics'in zaten azami bir 7-8 galibiyet alması beklenebilirdi. Mağlup edilen elit takımlar Knicks'e iki kez yenilen Mavs, sezona kötü giren Spurs, açılış gecesi ha hu dövülen Raptors ve Milwaukee Bucks. İki Knicks, Cavs, Hornets, Wizards ve Warriors galibiyetleri zaten fikstüre baktığımızda W yazdığımız maçlardı.
Fikstürün altını çizmemin amacı bu derecenin yanıltıcı olduğu tezini savunacak olmam değil; şu ana kadar ki performansı önemli kılan şeyin sonuçlar olmadığı. Yani Boston Celtics'in iyi takım olma yolunda doğru adımlarla sezon girmiş olması. Celtics'in elindeki malzemeyle zaten direkt iyi bir takım olarak sezona girmesi mümkün değildi. Celtics'in iyi bir takım olmayı öğrenmesi, bunu bir planla yapması ve bunu yaparken de yolda olabildiğince az hasar vermesi lazım. Takım şu ana kadar 3 parçaya da tik atarak başladı.
Tabii plandan bahsetmek lazım biraz. Boston Celtics'in sezon başındaki en büyük soru işareti savunmayı nasıl yapacağıydı. Sezonun ilk üç haftası Brad Stevens'ın kendini neden ligin en iyi savunma koçlarından biri olduğunu göstermesiyle geçti. Takımın elinde uygulanabilir çok fazla savunma şeması olmamasına karşın Brad Stevens tereddüt etmeden ikinci maçtan itibaren en doğru reçeteyi uygulamaya başladı.
Bu savunma şemasını şöyle özetleyebiliriz: Boston Celtics, her iyi NBA savunması gibi öncelikle topun karşısında kalmayı hedefliyor ve elimizdeki pivot karakterleri dolayısıyla bunu yapmanın çok fazla yolu yok. En uygulanabiliri 5 numaraya pota koruyucu koyup takımın dinamik perimetre oyuncularının pas kanallarını tehdit ederek top kaybı üretmesini sağlamaktı. Brad Stevens da bunu tereddüt etmeden uyguladı. İlk 10 maç sonunda pivot rotasyonunun Enis ve Poirier olduğu Wizards maçını çıkartırsak Boston Celtics ligin en iyi 5. savunmasıydı ve Rob Williams ve Daniel Theis da sanki geçen sezon bu takımın 3. ve 4. pivotları değilmişlercesine göz kamaştırıcı performanslar ortaya koydu.
Boston Celtics'in savunmadaki top kaybı üretme alışkanlığı hücumunu da boostladı. Ancak bu dümdüz bir NBA2K şemasıyla potaya doğru abanmakla değil tabii. Enes'in sakatlığında takımın Theis ve Rob gibi iki tane çabuk uzunla oynaması erken aksiyonlarda elini çok rahatlatıyor ve bunu da gayet iyi kullanıyor. Sakatlanmadan önce 7.1 ribaund ortalaması tutturan Gordon Hayward'ın sürüklediği geçiş hücumları, genellikle Hayward'ın karşısında bir ters eşleşme bulması ve ya erken bir p&r ya da çabuk bir potaya gidişle sonuçlanıyordu. Utah günlerinden bile daha iyi gözüken Hayward'ın sakatlığı tabii ki can sıkıcı ama Celtics'in şemaları onu hazır bekliyor. Bu 5 haftayı çok sarsılmadan geçip sakatlık dönüşü onun hücumdaki rolünü iade etmek gerekiyor.
Takımın yeni All-NBA kısasına değinmek gerekirse: Kemba Walker'ın 4. çeyreklerde kullanılma biçimi IT'li dönemleri çok hatırlatıyor. Kemba maçın ilk çeyreklerinde o kadar büyük savunma defekti yaratmayarak savunmada daha stabil olmamızı sağlıyor. Ancak oyun kendine gelene kadar Jaylen ve Tatum'ı özellikle oyuna teşvik etmesi de bu takım için oldukça önemli bir kimyasal bağ. Bunun bu kadar erken kazanılmış olması güzel.
Son olarak da Brad Stevens'ın kullanabiliyorken maç sonlarında Smart-Jaylen-Hayward-Tatum-Kemba beşlerini denemesi güzel. Koç bu sene kutu kutu pense oynamıyor geçen sene gibi. Mesela bu sene baktı cevap vermiyor direkt kesti Ojeleye'nin dakikalarını, sahaya daha net şeyler verebilen Javonte Green'i kritik süreler de olsa sahaya attı. Carsen'in PG2'i Romeo'nun da 9. adamlığı aldığı timeline'da rotasyon konusunda da eli daha rahatlayacak.
Charlotte Hornets: Farklı Kaydet'in gündem yaratan podcast'i Saat Farkı'nın sezon öncesi bölümünde Aras Bayram altını çizmişti Charlotte'ın normal bir kötü takım olmadığını. Ellerinde rotasyonda süre alabilecek çokça NBA oyuncusu var. Bence James Borrego da ne kadar henüz bir başarı elde etmemiş olsa da iyi koç olduğunu sahada gösterdiği bir çaylak sezonu geçirdi.
Eldeki malzeme şu an çok mu iyi basketbol oynuyor? Hayır. Ama bence izlemesi çok keyifli bir takım. Öncelikli sebebi de PJ Washington'ın lige roketatar gibi girmesi. Kentucky'den çıkışında şutu istikrarlı mı, 3 mü 4 mü oynayacak diye soru işaretleriyle NBA'e giden PJ Washington, daha ilk maçında gitti Lauri Markkanen dövdü. Şu an %46.2'yle yay gerisinden isabet buluyor ve 12.7 sayı - 5.7 ribaund ortalamaların sahip. Savunmadaki sertliğini de ekleyince en iyi performans gösteren 5 çaylaktan biri olarak rahatlıkla bahsedilebilir bence.
Charlotte Hornets'in bu sezon ve geleceği açısından önemli olan nokta ise PJ Washington ve onun partneri Miles Bridges'ın bir dynamic duo oluşturup oluşturamayacağı. Michigan State'ten çıkışlı olmasına rağmen NBA'in en arızalı savunmacılarından biri olan Miles Bridges, bu sezon bazı noktalarda gelişmiş olarak girdi. Geçen senenin iki katı kadar üçlük denerken üçlük yüzdesini %32.5'ten %38.8'e çekti ki bu onun çözmesi gereken ilk sorunlardan biriydi. Ancak bu arkadaşın savunması ne olacak bilmiyorum. Kevin Knox'la beraber ligin en matador savunmacılarından biri. Bunu tamamen çözmesini öngörmüyorum ancak kabul edilebilir bir seviyeye getirirse Hornets adına köşe taşı olabilir.
Hornets yazılır da Devonte' Graham unutulur mu? Nihayet kendi takımıma gittim diye sevinen Terry Rozier'ın (aka sik kırığı) hevesini kursağında bıraktı. Kansas çıkışından beri iyi bir basketbolcu olduğunu biliyorduk ancak şu ana kadar sezonun en büyük gelişim gösteren oyuncularından biri oldu. Geçen sene 34.3/28.1/76.1 şut splitleriyle 4.7/1.4/2.6 olan istatistiklerini 40.4/42.2/78.9 splitlerle 18.0/3.4/7.3'e çekti. Tamam önünden Kemba Walker ve Tony Parker gitmiş olabilir ama yine de akıl alır bir çıkış değil bu.
Devonte' Graham'in bu çıkışı aynı zamanda takımların uyması gereken draft stratejilerine dair de bir nokta veriyor ancak buna farklı bir yazı yazmayı düşünüyorum.
bu formadan bende var. |
Bu takımda fanboyu olduğum ikinci adam da Luke Kennard. İyi şutör, pozisyonuna göre iyi yönlendirici, e oyunu da çok iyi bilen bir oyuncu. Derrick Rose sakatlandıktan hemen sonra oynadığı bir Nets maçı var, Kyrie-DAJ p&r savunmasından bankamatik gibi sayı çıkarttı tıkır tıkır. İstatistiklerini de bu sezon inanılmaz yukarı çekti. 9.7/1.8/2.7'den 18.9/3.4/3.8'e çıkmayı başardı. PG'lerin sakatlığında neredeyse full time handler oynamasına rağmen %41.4'le üçlük atıyor. Geçen sene çizgiye gittiğinin 4 katı kadar çizgiye gidiyor. Henüz 23 yaşında olduğunu ve olgunlaştıkça kıvamlanacak bir oyun stili olduğunu da hesaba katınca palmiye ağacı gibi sonradan büyük bir çıkış gösterebilir. Bu yaz onun için rookie extension yazı olacak. Detroit'in ona vereceği kontrat mühim.
Fed Fadeaway'le Dileni-Yorum bölümünün son konuğu Bruce Brown Jr. Boston native olduğu için NCAA sezonundan beri önüme düşen bir oyuncuydu, Boston Celtics'in geçen sene draft'ta onu seçmeyi çok istediği söyleniyordu ancak draft'ta Detroit Pistons'a gitti. Kalas elli, aktif bir savunmacı kanat olarak gözükmesine karşın bu sene Rose-Reggie sakatlığından o da nasiplendi ve yeteneklerini gösterme imkanı buldu. Şutları hala elit seviyeye gelmedi ancak yaratıcılık meziyetlerini kanıtlayabildi. Rick Carlisle'ın Dorian Finney-Smith'e verdiği rolün bir benzerini Dwane Casey'den alabilir. Ammavelakin tüm bunlara rağmen Detroit Pistons'ın gideceği rota için acilen karar vermesi lazım yoksa bu yapıdaki her oyuncuya ayrı ayrı yazık olacak.
Gündemden Ayrı Konuşmalar:
Jonathan Isaac: NBA'de bu adamın bu kadar az konuşulmasını anlamıyorum ne yalan söyliyim. Gençse genç, Ekim 97 doğumlu. E potansiyelse potansiyel 6. sıradan seçildi ki Jayson Tatum ve Josh Jackson gibi çok ünlü iki kanat oyuncusu prospecti olmasa rahatlıkla daha önden gidebilirdi. Ve gerçekten çok iyi bir basketbolcu.
Orlando Magic'in sıkıcı bir takım olması ve üzerine yapı kurmaya çalıştıkları Aaron Gordon'ın gün geçtikçe yapıdan uzaklaşırken bir de Isaac'in rolünden çalması bu konuda etkili tabii. Ancak Orlando Magic'in bu sezonuna dair en ufak bir gün ışığı varsa bile bunun belli bir kısmı Jonathan Isaac ve onun Magic sistemi içinde nasıl gelişebileceğine bağlı.
Isaac bu sezona çok iyi şut atarak başlamadı. Üçlük yüzdesi %2 gelişmiş olsa da denediği şut atma sayısı geçen senekiyle aynı. Öyle olunca 5 maçta 1 fazla üçlük atması oyununa çok bir katkıda bulunmuyor. Usage Rating'i de 16.3'ten 16.4'e çıkmış sadece. Hücumda pek geliştiğini söyleyemeyiz. Ancak savunma performansı sürekli ileri gidiyor.
Bunu birkaç imza maçla gösterdi ki biri çook hayranlık uyandırıcıydı. Doncic'e karşı oynadığı Mavericks maçında 13 sayı - 10 ribaund - 5 asist - 6 blok - 4 top çalma yaparak 5x5'i sadece bir top çalmayla kaçırdı. O performansına dair highlights da şöyle.
Eğer konuşulan olur ve Aaron Gordon bir kısa oyuncu için takaslanırsa Jonathan Isaac en azından rotasyonda kendini daha rahat bulacak. Sadece Gordon'ın gitmesiyle birden yükselmesini beklemiyorum ama Steve Clifford'ın da bu değişikliğe Isaac'i daha fazla kullanarak cevap vermesi gerek.
Malcolm Brogdon: Malcolm Brogdon'ın kolej günlerinden beri kariyeri meydan okumalarla dolu. Sakatlıklardan dolayı başlamadan bitmek üzere olan kariyerini çok geçmeden NBA'in en özel oyuncularından biri olmaya kadar getirdi. Oladipo'nun sakatlık sürecinde Brogdon'ı yeni bir meydan okuma bekliyorken o bunun da altından kalmak üzere.
Takımın 0-3'le sezona girişinin ardından Myles Turner'ın da sakatlığına rağmen ipleri eline çok net aldı. Bunu yaparken de oyununa yeni kartlar eklemeye devam ediyor. Geçen seneden sadece 3 dakika daha fazla süre alırken asist sayısını 3.2'den 8.2'e çıkarttı. Antetokounmpo gibi bir tehditin yanından ayrılması onun üçlük yüzdesini %30'lara düşürmüş olsa da buna rağmen 19.2 sayı ortalamasını buldu.
Takımı 0-3'le başladıktan sonra son 9 maçın 7'sini kazandı. Aldıkları mağlubiyetlerden biri uzatmada Charlotte Hornets karşısında, diğeri de Brogdon'ın 9 dakika oynadığı Houston Rockets maçı. Sixers'ın yavaş başlangıcına rağmen Doğu'da Boston, Miami, Toronto ve Milwaukee dört nala galibiyetleri toplamaya devam ediyor. Bunda da arslan payı Malcolm Brogdon'ın. Ne kadar Oladipo dönüşü yapı soru işareti olsa da Indiana en azından o güne kadar Brogdon'ın kolları altında gemiyi limana yavaşça yanaştıracaklar.
Kevin Knox II: New York Knicks'in sistemi çok kötü, tamam. Bu çocuğun rotasyonunda Marcus Morris'inden Bobby Portis'ine saçma sapan herkes süre alıyor, tamam. Henüz çok genç, şu anki çaylaklarla anca akran, tamam. Ama olmaz abi, ne izletiyorsun sen bize ya?
İstatistiklerine baktığınız zaman ortada çok büyük bir sıkıntı yok. Hatta üçlük yüzdesini yukarı çekmesi oldukça başarılı. Ama 19-20 yaşındaki bir oyuncunun sahada bu kadar agresiflikten uzak görülmesi, kariyeri açısından pek hayra alamet değil. Oyunun savunma tarafında hiç yok. Belini doğru topu vuran herkes ya potaya gidiyor ya faul alıyor. Kalıbını savunmada kullanmaya hiç çalışmıyor. Hustle anlarının hiçbirinde yok. Sıfır cidden.
Hücum tarafında tabelaya yazıyor ancak ne potaya gitme konusunda ne etrafına yaratma konusunda ne de volume şutörlüğü konusunda rakibin canını sıkmaya yakın hiçbir şey yapmıyor. Hal böyle olunca da koltuğu tehlikede olan Fizdale sürelerini kırpmaya başladı. Bu da normal.
Bana kalacak olursa New York Knicks'in değerinin düşmesini beklemeden elinden çıkartması lazım Kevin Knox'ı. Şut yüzdeleriyle ve yaşıyor kağıt üzerinde hala pazarlanabilir bir asset. Ancak saha üzerinde değil ve bunun tüm ligin gözüne girmesi de pek uzak bir gelecek değil. Sacramento Kings'e Bogdan Bogdanovic karşılığı takaslanması iki takım adına da fena olmayan bir senaryo gibi geliyor. GM'lik mesleğinde çığır açan iki isim Scott Perry ve Vlade Divac'ın böyle bir takası için masaya oturması uzak değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder