Türkiye’de yaşayan biri için NBA taraftarlığının çok mantıklı bir hal olduğunu söyleyemeyiz. Ülke farklı, dil farklı, oyuncular farklı, sahalar farklı, saatler çok farklı. Ancak basketbolu çok seviyoruz ve geceleri uykumuz tutmuyor.
O yüzden NBA’i çok seviyoruz. Ama o gece maçı olan takımlar arasında hangisin izleyeceğimizi nasıl seçeceğiz? Merhabalar bendeniz Fed Fadeaway ve size her takımı neden izlemeniz gerektiğini kısa kısa anlatmaya çalışacağım.
30) Brooklyn Nets - (26-56): Beş Birinci Tur Çaylağı
Brooklyn Nets’in GM’i Sean Marks, malum takasın ardından Brooklyn’in üzerindeki ölü toprağını az biraz kaldırabilmiş olmasının takdirini medyada kat be kat almış bir basketbol yöneticisi olarak NBA’in en büyük marketinde her türlü deneyi yapma imkanına erişmiş durumda.
İlk önce 2 süperstar, sonra 3 süperstar, sonra 3 süperstar ve full veteran bench, sonra 2 süperstar ve daha canlı bench, sonra Ben Simmons, sonra Kyrie-Durant, sonra ikisini de takaslama, sonra Mikal Bridges etrafına takım kurma, sonra Cam Johnson etrafına takım kurma, sonra Cam Thomas etrafına takım kurma, sonra pick biriktirme derken geldiğimiz noktada Brooklyn Nets önümüzdeki sezona tam 5 tane birinci tur picki ile başlıyor.
İşin can sıkıcı tarafı hiçbirinin en üst seviyede gösterilen prospectlerden olmaması ve ciddi zaaflara sahip olmaları:
- Egor Demin fizikli bir guard olsa da oyun zaafları bazen Anton Ponkrashov izliyor hissi yaratıyor.
- Ben Saraf, Güney Afrikalı bir İsrail milli takım oyuncusu olarak NBA Twitter’ın hedef tahtası olmaya aday ve o da fizikli yaratıcı olarak şut atamıyor.
- Danny Wolf, şut yaratımı ve boyuyla çok vaatkar bir oyuncu ancak tarih bize bu prospectlerin ilk 3-4 sene ligde tur attıktan sonra anlamlı bir rol bulabildiğini gösteriyor.
- Nolan Traore, Fransızların her sene çıkarttığı uzun boylu ve uzun kollu guard prospectlerden Ntilikina tarafına mı Risacher tarafına mı düşeceğini merak ettiğimiz bir oyuncu.
- Drake Powell ise North Carolina’da potansiyelli bir zayıf taraf oyuncusu olarak kendini ilk turda buldu.
Bu kadar fazla soru işareti ve bu kadar fazla genç oyuncu, NBA seviyesinde anlamlı bir basketbol oynayabilmek için en azından tecrübeli bir coaching ve veteran bir soyunma odası gerektirir. Brooklyn Nets’te ise takımın koçu ilk defa geçtiğimiz sene NBA’de head coachluk yapan Jordi Fernandez. Takımın soyunma odasında ise Cam Thomas ve Michael Porter Jr gibi iki tane hem saha içinde hem saha dışında sorgulanabilir karakter var.
Sean Marks, kurduğu bu takımda muhtemelen bu sene başarı beklemiyordur. Ancak kurduğu atmosferin genç oyuncu gelişimi için de en iyilerden biri olduğunu söylemek güç.
İşte Brooklyn Nets, sırf bu karnaval/panayır havası için takip edilmeye değer.
29) Washington Wizards (18-64): Gerçek Tanking
Ağız dolusu bir şekilde “İşte tanking böyle yapılır!” diyeceğimiz bir kadro. Hiç sağına soluna bakmadan; takım sadece tamamen washed halde, iyi karakter, yüksek kontrat, yaşlı, eski All-Star veteranlar, NBA prospectleri ve iyi savunma odası ve hustle oyuncularından oluşuyor.
Draft günü bittiğinde takımın veteran odasında Marcus Smart - CJ McCollum - Khris Middleton gibi kariyerinin çok büyük kısmını NBA Play-offlarında çok önemli maçlara çıkmış oyuncular bulunuyordu. Marcus Smart, şampiyonluk yarışı içinde olmak istediği için Los Angeles Lakers’a gitse de McCollum ve Middleton devam ediyor.
Takımın genç oyuncular odasının ise en yeni ve heyecan verici üyesi takımın bu seneki birinci tur seçimi Tre Johnson. Johnson, Texas’tan NBA’e heyecan verici ve patlayıcı skorer olarak geliyor. Oyununun olgunlaşması konusunda ona yardımcı olabilecek en iyi iki veteranla beraber oynayacak olması onun için büyük bir şans.
Tabii başka bir şans da onun şutlarından çalacak olan Kyle Kuzma ve Jordan Poole’un takımdan ayrılmış olması.
Takımın gençlerini sayarken geçen sene fena sezonlar geçirmeyen Alex Sarr ve Bilal Coulibaly’den bahsetmemek olmaz. Bu senenin onlar için döke saça gelişim senesi olmasını umuyorduk ancak ikisinin de EuroBasket’te yaşadığı sakatlıklar planları birkaç ay ileri atacak gibi duruyor.
Wizards, bir tanking takımına yakışacak şekilde lig etrafından satışa çıkan genç yeteneklere yeni bir şans vermeyi de atlamıyor. Bu “Second Tanking” odasında ise geçtiğimiz sene Milwaukee’nin neden birinci turdan seçtiğini kimsenin anlamadığı ve 6 ay içinde kendini Wizards’ta bulan AJ Johnson, Houston’da belli sekanslarda parıltısını gösterse de Ime Udoka’nın planında kendine alan açamayan Cam Whitmore, San Antonio’nun Derrick White’ı gönderdiği pickle seçtiği ancak nasıl faydalanacağını 3 yılda bulamadığı Malaki Branham bulunuyor.
Bu resmin içine geçen senenin üst sıra seçimi Bub Carrington, Yeşilgiresunspor efsanesi Anthony Gill, eski bust - hala genç Marvin Bagley Jr ve beyaz Gonzagalı şutör Corey Kispert’ı da ekleyince işte karşınıza Nickledon’da dizisi çekilecek profilde bir tanking takımı çıkıyor. Açıkçası koç Brian Keefe de bıyık bıraksa Ted Lasso’yu andırmıyor değil.
28) Utah Jazz (17-65): Vaka-i Ace Bailey
NBA’in draft lotaryasında şikenin dozunu kaçırmasından en çok etkilenen takım Utah Jazz oldu. Danny Ainge’i takımın başına geçirdikten sonra çok klasik bir “sell everybody - start over” fikrine giden Utah Jazz, yaptığı tanking’in sonucu olarak en azından bir tane süperstar potansiyelini draft’tan kadrosuna katmanın planlarını yapıyordu.
Buna rağmen Utah Jazz geçen seneye kadar Markkanen ve Will Hardy’nin etkisiyle oynamaya ve tamamen tanking yapmamaya çalıştı. Bunun sonucu olarak 2023 ve 2024 draftlarında 9. sıradan Taylor Hendricks ve 10. sıradan Cody Williams’ı alabildiler. Bu iki senede takıma kattıkları en iyi prospect 2023 yılında lotaryanın dışından seçtikleri Keyonte George gibi duruyor.
Utah Jazz, geçtiğimiz sene içine kısılmak oldukları “Orta Gelir Tuzağı”nı fark etmiş olacak ki play-in yarışından uzak, sert tanking yaptıkları bir sezon geçirdi. Yalnızca 17 galibiyet aldılar ve Cooper Flagg lotaryasında kendilerine en ön sıradan bir bilet ayarladılar. Ancak toplar düştü ve 1. sırada değillerdi. Flagg gibi jenerasyonda bir kere gelecek bir oyuncunun Utah’a gitmesi çok da görülmüş bir şey değildir ancak 2. sıra da gelmedi. 3. sıra da, 4. sıra da.
Jazz, 17 galibiyet - 65 mağlubiyet alan bir takım olarak kendini 5. sıradan draft ederken buldu. 2025 sınıfının süperstar yetenek potansiyeli olarak oldukça tatmin edici bir draft olduğunun altını çizmek gerekiyor. Normalde 5. sıradan doğrudan süperstar olabileceğini düşündüğünüz oyuncular bulmak zor olsa da yaşadığı sorunlar ve scout raporundaki soru işaretleri Ace Bailey’i Utah Jazz’ın menziline düşürmeyi başardı.
Ancak bundan sonra da hepinizin bildiği olay gerçekleşti: Ace Bailey, Utah Jazz yönetimine Utah’ta oynamak istemediğini söyleyerek rest çekti.
Danny Ainge, NBA’de kazıklanmaktan en korkan yöneticidir. Bu onu NBA’in en başarılı GM’lerinden biri yapsa da birçok fırsatı kaçırmasına da neden olmuştur. Bu süreçte Ace Bailey’nin menajerinin kendini kazıklamak üzere olduğunu mu düşündü yoksa yeni bir fırsat kaçırmaktan da mı korktu bilinmez ancak “Bana ne?” diyerek Bailey’nin adını draft odasına gönderdi.
Şu an Utah’ta, Batı Konferansı’nın bu durumunda play-off yapmaktan oldukça uzakta olan bir takım, All-Star seviyesinde olsa da en iyi yıllarını tanking yaparak geçiren bir yıldız ve değil Utah’ta muhtemelen Amerika’nın denize kıyısı olmayan 27 eyaletinin hiçbirinde olmak istemeyen bir genç yıldız adayı var.
Will Hardy NBA’in en heyecan verici genç koçlarından biri olsa da; bu soru işaretleri onun da boyunu aşacaktır.
27) Charlotte Hornets (19-63): Show-Time North Carolina?
Charlotte Hornets, kurulduğu günden beri NBA’in en başarısız takımı. Buna bir kuşku yok. Franchise tarihinin en iyi oyuncusunun Kemba Walker olduğu ve en iyi ikinci oyuncusunun Al Harrington mu Nicolas Batum mu olduğunu tartıştığımız bir tarihe de başka bir durum yakışmazdı açıkçası. Ancak Charlotte Hornets, eğer taraftarı değilseniz (ki neden olasınız, North Carolina’da bile insanlar Duke falan tutuyor basket izlemek istiyorlarsa) eğlenceli sezonlar çıkardıkları oluyor.
Bu eğlenceli sezonlar önce Kemba Walker’ın canı istediği gece 40-50 barajına çıkabildiği ve pick&roll’da rakiplerini öldürdüğü gecelerle başladı. Play-off’ta varlık gösteremeseler de playoff yarışında Jeremy Lin, Jeremy Lamb, Marvin Williams gibi yan parça skorerlerle .500 derecesinin etrafında gezinmeyi başardılar.
Kemba Walker döneminin bitmesinin ardından başlayan LaMelo Ball dönemi de sonuçlarla olmasa da oyun keyfi olarak eğlenceli sekanslar çıkarttı. Koç James Borrego’nun takımında birinci yönlendirici LaMelo Ball, ikinci yönlendirici Gordon Hayward, üçüncü yönlendirici ve microwave skorer Terry Rozier, potaya hücum konusunda neredeyse durdurulamaz iki ay geçiren Miles Bridges ekibi iki kere play-in’de patlasa da gece uyanık olanlara eğlenceli geceler sundu.
Borrego’nun gitmesi ve LaMelo kardeşimizin basketbol işini boşlamasının ardından Charlotte uzun süre sadece Miles Bridges hate-watch için izlediğimiz bir takım oldu. Ancak geçen sene bench’e ligin gözde asistanlarından biri olan Charles Lee’nin gelmesi Charlotte’ın basketbolu ele alış şeklini değiştirdi ve iyi maçlar çıkardıkları günler oldu.
Bu seneki draft’tan Kon Knuppel’i seçen Charlotte Hornets doğrudan hücuma yatırım yapmış gibi duruyor ancak en son anlamlı basketbol oynadıkları döneme yakın bir hücum yapısı kurmayı başardılar.
Top yine LaMelo Ball’un elinde olacak. İkincil yönlendirici olarak bu sefer ligin yükselen değer skorerlerinden Brandon Miller var. Brandon Miller atletizmi ve shot making becerisiyle öne çıkıyor ancak elit bir oyuncu olmak için karar vericiliğinin olgunlaşması gerekiyor. Üçüncül yönlendirici rolünde 3 numara oynamasına rağmen pick&roll’da üçlü tehditin üçünü de yönetebilen çaylak Kon Knuppel olacak. Benim bu sınıfta en güvendiğim picklerden biri ve NBA’de uzun süre premium rol oyuncularından biri olacağını düşünüyorum. Skor patlamaları için de Utah Jazz’dan bedavaya Collin Sexton’ı aldılar. Terry Rozier’ın Charlotte’a verdiklerinin aynısını verebilir. Takımın geri kalanında Miles Bridges uğursuzuyla birlikte Ryan Kalkbrenner ve Liam McNeeley gibi geçiş oyununa çok uygun iki çaylak ve Grant Williams - Josh Green gibi NBA finali görmüş rol oyuncuları bulunuyor.
LaMelo Ball basketbolu yeniden birinci önceliği haline getirirse bu takımın geçişte çok eğlenceli bir hücum takımı olması ve kendisine karşı kötü şut atan takımları korkunç şekilde cezalandırması gerekiyor.
Ayrıca Doğu’nun bu halinde fena olmayan bir ay geçirirlerse… En azından play-in bileti için… Neden olmasın?
26) Chicago Bulls (39-43): Billy Donovan Fan Club
Chicago Bulls 2021 yılında franchise’ın geleceğini takas ve kontratlarla Vucevic - LaVine - DeRozan çekirdeğine bağlamaya karar verdiğinden beri Lonzo Ball’un sağlıklı olduğu üç ay haricinde tamamen aynı basketbolu, aynı sezonları ve aynı sonuçları oynayarak geçirdi. Ekonomideki orta gelir tuzağı neyse Chicago kadrosunda da yaşanan elit olmayan yıldız tuzağıydı. Nihayet geçtiğimiz sezon bu inatlarını devam ettirmekten vazgeçtiler.
Vazgeçtiler de daha iyi bir takım mı oldular? Maalesef hayır. Şu an elimizdeki Chicago Bulls kadrosu, topu potadan geçirmek konusunda oldukça nakıs ve eline top verdiğinizde kendi başına hücum yaratabilecek 1.5 oyuncuya sahip. Ancak NBA’in kuralları böyle bir takım olmanın her sene 39 galibiyet almaktan daha iyi olduğunu söylüyor.
Chicago Bulls’un bu sınıftaki “kötü takımlar” arasında bir avantajı var. O da çok tecrübeli ve oldukça iyi bir koça sahip olmaları: Billy Donovan. Billy Donovan, meşhur back-to-back Ulusal Şampiyon Florida Gators takımlarını yönettikten sonra kazanma konusundaki başarısını OKC Thunder’la NBA’e taşıyamadı. Ancak belki de Golden State Warriors hanedanlığını Batı’da zorlayan tek takımın mimarıydı.
Chicago döneminde de elinde işlevli kadroya sahip olduğu tek süreçte takımı Doğu’nun contenderlarından biri haline getirmeyi başarmıştı. Hem de Lonzo Ball - DeMar DeRozan - Zach Lavine - Javonte Green - Nikola Vucevic gibi bir ilk beşle.
Donovan hocanın NBA’de kurguladığı oyunun birkaç özel tarafı var. Bunlardan biri Javonte Green gibi, Derrick Jones Jr gibi, Patrick Williams gibi, hatta Onuralp Bitim gibi atlet kanat oyuncularını yardım tarafına koyup hem close outlarda, hem pota korumasında kullanıp hem de rebound sonrası yaratılacak geçişlerde koçbaşı olarak kullanması. NBA’de garanti kontratı bile yokken takasla OKC Thunder’a alınan Jerami Grant’in günün sonunda max kontrat oyuncusu olması da Billy Donovan’ın bu rolüne müthiş uymasından kaynaklanmıştı.
Bu Chicago kadrosu bu rolü oynayabilecek birkaç potansiyelli oyuncu barındırıyor. Bunlardan ilk sayılması gerekenler Isaac Okoro ve çaylak Noa Essengue. Hatta geçtiğimiz sene beklentileri aşan bir çaylak sezonu geçiren Matas Buzelis’i de bu listeye ekleyebiliriz.
Ayrıca Donovan hoca geçişlerde merkeze girebilen pasörlere kariyer sezonları oynatabiliyor. Bunun ekmeğini Lonzo Ball yedi, Russell Westbrook kariyerinin en yaratıcı dönemini bu şema içinde geçirdi. Josh Giddey de geçtiğimiz sene NBA kariyerini toplayacak bir sezon geçirdi ve yeni kontratla ödüllendirildi. Ortada topu domine edecek bir lider guard yokken Matas Buzelis’in bu alandaki gelişimi de izlemeye değer olabilir.
Aynı şekilde point-of-attack savunması, hatta sadece POA değil POA üzerinden yaratılan topa baskı da Billy Donovan’ın yaratmak istediği tempo için önemli. Uzun zamandır bu takımın bünyesinde bulunan ve bu senenin en önemli takas adaylarından biri Coby White’ın takımın skor lideriyken bu alanda gelişime ne kadar devam edeceği de Chicago maçlarını açtığımızda görmek istediğimiz şeylerden.
Günün sonunda, Chicago Bulls: Ortalama altı bir kadro, ortalama dereceler ve iyi şemayı istikrarlı şekilde sürdüren bir takım olacak. Yeniden.
25) Phoenix Suns (36-46): Eeee… Devin Booker?
NBA’de Doğu ve Batı arasındaki güç farkının sebepleri ve sonuçları var. Sebepleri konusunda batıdaki büyük eyaletleri, daha oturmuş basketbol kültürünü, spora para yatırmayı seven IT patronlarını sayabiliriz. Sonuç olarak da daha rekabetçi bir düzlemin olduğu, daha çok yıldızın oynadığı ve daha başarılı bir konferans görüyoruz.
Bunun bir sonucu daha var; düzenli şekilde başarısız olan takımlar. Bleacher Report’un eski çizgi dizi serisi “Game of Zones” bu iki takımın hüznünü komik bir şekilde ele alıyordu. Listenin bu sırasında o iki takımdan daha başarılı olanı Phoenix Suns var.
Phoenix Suns, Devin Booker’ı seçtikten sonra girdiği yolda uzun süre Booker’ı nasıl kullanacağı konusunda hiçbir fikre sahip değildi. Onu kalıplı bir top yönlendirici olarak kullanmak isteyip birkaç senelerini çok kötü şekilde geçirdiler. Bu kötü yılların ise sadece ligin en kötü draft seçimlerini yapmak için kullandılar. Bir süre Booker’la şutör guardları yan yana kullanmak için uğraştılar ancak Eric Bledsoe, Isaiah Thomas ya da Tyler Ulis gibi denemeler de başarıya ulaşmadı.
Ta ki bubble’a kadar… Bubble’a neredeyse play-off umudu olmadan katılan Suns, bubble’da yaptığı 8-0 dereceyle birlikte Devin Booker’ı nasıl kullanması gerektiğini buldu: Yanına bir p&r yönlendirici koyarak.
Hikayenin ondan sonrasını biliyorsunuz: Bir sonraki sene NBA Finali ve finalde 2-0 öne geçtikten sonra seriyi kaybetmek, sonraki sene normal sezon liderliği ancak Luka Doncic’in gazabına uğramak, sonraki sene Kevin Durant takası ve Chris Paul yaşlılığıyla first round exit, sonraki sene Bradley Beal takası ve iki tane anlamsız NBA sezonu.
Phoenix Suns, 2015 senesinde Devin Booker’ı seçerek başladığı ve çok yavaş ilerlediği rebuildingi çok hızlıca çöpe atmayı başardı. Günün sonunda başladıkları noktaya geri döndüler: Ellerinde sadece Devin Booker var ve nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar.
24) New Orleans Pelicans (21-61): Zion’ın Son Şansı
LeBron James lige girdiğinden beri her “generational talent” NBA prospect’inin kaderi bu kadar büyük bir isimle kıyaslanmak oldu. Tabii ki bu beklentinin altını doldurabilen çıkmadı ancak doldurma konusunda en çok heyecanlandıran Zion Williamson olmuştu.
LeBron’la benzerlikleri sadece lise maçlarında atletizmiyle rakiplerinin üzerinden tankla geçen bir kanat olmasından gelmiyordu. Ayrıca Zion Williamson iyi bir pasör ve handlerdı. Savunmada da LeBron James’i andıran bloklar yapabiliyordu. Duke - Virginia maçında DeAndre Hunter’ın köşe üçlüğüne yaptığı blok hala Zion’ın o senesini takip edenlerin zihinlerinde yerini korur.
O seneki tanking yarışını hatırlayanlar vardır; New York Knicks senelerden sonra bir prospect için bu kadar istekli bir şekilde tanking yapmış, Stephen A. Smith ESPN stüdyolarında her program lobi yapmaya başlamıştı. Zion piyangosunu tutturan büyük bir sürprizle, Anthony Davis’i Los Angeles Lakers’a takaslamaya hazırlanan New Orleans Pelicans oldu.
Muhtemelen Zion’ın Pelicanslıları en çok mutlu ettiği gece hala o lotarya gecesi.
Zion Williamson bu sezon NBA’deki 6. sezonunu oynayacak. Geride kalan 5 sezonda bu Zion sadece 214 normal sezon maçında forma giydi. Kariyerinde henüz herhangi bir playoff maçı da bulunmuyor.
Bu geçen 5 yılda New Orleans Pelicans, Zion Williamson’ın etrafında birçok yapı ve oyuncu denedi. Az buz da oyuncular olmadıklarını söylemek gerek. Önemli NBA veteranları, all-starları bu 5 yılda Zion’a umutlarını bağlayarak Lousiana’ya geldiler.
Bu kadro kurma çalışmaları sırasında Anthony Davis ve Jrue Holiday takasından gelen tüm oyuncular ve draft hakları bitti. 6 senelik rebuilding’in sonunda New Orleans Pelicans sezona play-in koltuğu için savaşma hedefiyle giriyor. Ayrıca bu sezon New Orleans Pelicans’ın elinde kendine ait birinci tur picki olmadığını da hatırlatmak gerekiyor.
New Orleans’ta bu sezon Zion Williamson’ın son senesi. Pelicans’ın kadrosu ancak onun vaat ettiği oyuncu olması halinde çalışabilir. Eğer çalışmazsa da ilk önce Pelicans sonra da tüm NBA, eski wonderkid’inden vazgeçmiş olacak.
23) Portland Trail Blazers (36-46): Ligin Hipster Takımı
Yazının bu noktaya kadar olan kısmında rebuilding konusunda beceriksiz birçok takım okudunuz. Bu takımlar burada bitmiyorlar ancak Portland Trail Blazers’ın Damian Lillard takasından sadece iki sene kadrosunu getirdiği nokta kendilerini o takımlardan ayırıyor. Ki haklarını vermek lazım, Lillard’ın gençliğinde dağıttıkları LaMarcus Aldrigde - Nicolas Batum - Wes Matthews - Robin Lopez çekirdeğinden sonra da oldukça hızlı şekilde iyi bir takım haline gelmeyi başarmışlardı.
Aslında Portland adına işler geçtiğimiz sezonun ortalarına kadar iyi gitmiyordu. Lillard takasından elde edilen dönüş pek tatminkar değildi. Rob Williams sakatlıklardan ötürü katkı veremiyor, Celtics’ten gelen pick yeterince aşağı inecek gibi durmuyor ve takımın lotarya seçimleri Sharpe - Scoot ikilisi de franchise player olacak ışığı vermiyorlardı. Ancak takvimlerin 2025’e çevrilmesi ile Portland yukarı doğru ivmelenmesini başlattı.
Burada iki ana etmen vardı: Birincisi koç ve GM’in koltuğunun iyice ısınmış olması. Joe Cronin ve Chaunchey Billups koltuklarından olmamak adına o sıralamada bulunan takımların normalde tanking’e başladığı takvimde play-in koltuğuna dair atılım yapmaya karar verdi ve takımın eforu oldukça yüksek noktaya çıktı. Toumani Camara’nın bu eforun sembolü olduğunu söylemek lazım. Oyundaki yükselişinin saha içindeki belirleyicisi ise Deni Avdija’nın yükselişi oldu. Sene başında Washington Wizards’tan gelen ve cap takasının bir parçası olan Avdija, bu sekansta kendini NBA’in elit rol oyuncularından birine çevirdi.
Lillard’ın son yıllarında kaybolan ışık Oregon’a geri dönmüştü. Portland’ın nefesi ve kalitesi Batı’da play-in’e girmeye yetmemiş olsa da ileri doğru adım atmaya niyetli bir takım ortaya çıktı. Yapılan Jrue Holiday takası Portland’ın sağlıklı ilerlemek için kazanan bir takım yaratmaya çalışmasının bir göstergesi. Ayrıca takımı yan yana yazdığında gördüğün tablo, geçen senenin ikinci yarısında oluşan momentumu devam ettirebilecek bir kadro.
Portland eforu, hızı, arzusu, sertliği ve savunmasıyla NBA’de herhangi bir gece maçını izlediğinizde pişman olmadığınız bir takım olacak. Jrue Holiday, Toumani Camara, Deni Avdija, Shaedon Sharpe, Donovan Clingan, Scoot Henderson, Hansen Yang, Rob Williams III, Mathisse Thybulle, Kris Murray ekibi bu sene takımı olmayan NBA taraftarlarının aradıklarını verebilecek bir kadro.
Tek sıkıntıları, takımın içinde herhangi bir alfanın olmaması. Belki Scoot için sıçrama zamanı gelmiştir, kim bilir?
22) Indiana Pacers (50-32): Tomjanovich’in Meşhur Sözü
Sabonis - Haliburton takası sonra Indiana Pacers’ın yaşadığı değişim NBA’de sezonların, play-off’ların ve franchiseların kaderini değiştirecek cinsten oldu. Milwaukee’yi rebuilding’in ve Giannis takasının eşiğine getiren Indiana, kendini de NBA şampiyonluğuna bir galibiyet mesafeye kadar taşımayı başardı.
Ta ki o ana kadar. O an üzerine konuşmaya gerek yok. NBA süper yıldız adaylarının beklenmedik ölümlerini yaşamış bir lig ancak canlı yayında Haliburton’ın sakatlık anından daha dramatik bir olay belki de sporlar tarihinde yaşanmadı.
O sakatlık, Indiana’nın bu sezonunu ve doğal olarak franchise tarihini de etkileyecek. İlk gördüğümüz domino da Myles Turner’ın Indiana’dan ayrılmasıyla yaşandı. Son finalist bu sezona en güvendiği 3 oyuncusunun ikisini kaybederek girecek.
Indiana Pacers adına amorti olabilecek tek şey ise sakatlıktan 3 gün önce, 2026 draft picklerini geri aldıkları bir takas gerçekleştirmiş olmalarıydı. Bu sene hakkıyla bir gap year’a dönüştürebilecekler.
Ancak gap year demek, Indiana Pacers kadrosunun tamamen teslim bayrağını çekeceği anlamına gelmiyor. Pacers kadrosunda belki de Haliburton’ın boşluğunu en iyi doldurabilecek ve bir üst seviyeye çıkmaya çok açık bir oyuncu bulunduruyor: Andrew Nembhard. Takımı gelişiyle birlikte iyi bir takım olmaktan, Finaller contender’ına çeviren ve geçtiğimiz sene Konferans Finali MVP’si olan Pascal Siakam da hala Indiana’da. Pacers oyununun efor motorları Aaron Nesmith, Obi Toppin, TJ McConnell ve Benedict Mathurin de buradalar.
Haziran ayında NBA Finals Game 7’a çıkan bir takımın, Doğu Konferansı gibi bir ortamda kendilerini bireysel ve takım olarak ne kadar göstermek isteyecekleri onların sezonunu takip etmek için yeterli sebebi sağlıyor.
Sonuçta; "Şampiyonun yüreğini hafife alamazsınız".
21) Sacramento Kings (40-42): İzlemesi En Zor Takım Denemesi
Kusura bakmayın, biliyorum. Bu yazı tıkladığınızda size takımlar için izleme sebebi önermeyi vaat ediyor ancak Sacramento Kings kadrosunun iler tutar yanı yok.
NBA’de bir takımın ideal olduğu durumlar şu olur sanırım: Prime’ında ve sakatlık problemi yaşamayan yıldızlar, uyumlu ve öncelikle spacing sağlayabilen bir kadro kurgusu, top dolaşımında sıkıntı yaşamayacak bir yıldız hiyerarşisi, rotasyonda bulunan ve gelecek vaat eden prospectler ve sorun olduğunda rahatlıkla takas yapılabilecek bir payroll yapısı.
İşte Sacramento Kings, yukarıda saydığım kriterlerin hiçbirini ama hiçbirini sağlayamıyor. Pahalı, uyumsuz, yaşlı, genç oyuncusu olmayan ve başarı umudu da olmayan bir takım.
Bu takımın elle tutulur yanlarından biri olarak koç Doug Christie’den bahsedebiliriz. Geçtiğimiz senenin erken zamanlarında geçici koç olarak aldığı takımda 27-24 gibi bir süreç yakalamıştı. 51 maçta yakaladığı sonucu, 82 maça yayabilirse bu play-off’lara kalmak için yeterli olabilir.
Ancak play-off’lara kalsa bile Sacramento Kings’in insanlara verdiği heyecan ve mutluluk üzerinden sadece 3 sezon geçen “Light the Beam” takımına yakın olmayacak.
20) Miami Heat (37-45): Spoelstra’nın Elinde Satranç Taşları
Evet Miami Heat’in kadrosuna 2014 senesindeki 3 tane vezir yok. Hatta belki 2020 senesindeki gibi 2 tane vezir de yok. Belki Adebayo’nun hücumda yaşadığı kimlik krizi onu vezirsiz de bırakmış olabilir ancak bu kadroda birden çok işi yapabilen birçok at, fil ve kale olduğunu söylemek lazım.
Tyler Herro, hiçbir zaman prime Harden’la takaslanmayacak bir oyuncu olmadı. Ancak pick&roll yönetimi ve pull-up şut tehdidi konusunda ligin özel isimlerinden biri. Saha hakimiyetini geliştirebilirse NBA’in en elit hücumcularından biri olacak ancak şutör olarak girdiği ligde oyun-yapıcı olarak yükseldiği mertebe takdire şayan. Aynı rotasyonda, yaklaşık aynı oyuncu olmasını umduğumu Kasparas Jakucionis’in veteranlığını yapacak.
Jimmy Butler’ın önce su kaynatmasının ve sonrasında da gitmesinin ardından Miami kadrosunda topu potadan geçiren oyuncu eksiği hasıl olmuştu. Bu noktaya neredeyse hiçbir asset harcamadan Norman Powell’ı getirebilmek tüm NBA’de off-season’ın underrated kalmış hamlelerinden biri. Norman Powell’ın gönüllerimizin all-star’ı olduğu performansını tekrarlaması kolay gözükmese de Miami yarı saha hücumuna başka bir boyut katacak.
Bu ön alanın arkasında da herhangi bir gece takımı maçın içinde tutabilecek bir savunma hattı var. 2022 NBA Finalleri’nin kritik adamı Andrew Wiggins, kariyerinde hiçbir zaman verimli bir hücumcu olmasa da Golden State Warriors’ta savunmasıyla sahada kalmayı ve All-Star seçilmeyi başarmıştı. Baylor’da şampiyon olduktan sonra ilk defa Miami’de konforlu gözüken Davion Mitchell 1 numara için bile kısa boyuna rağmen NBA’in en etkili bire bir savunmacılarından biri. Bam Adebayo - Kel’el Ware ikilisi de hem perimetre de hem de pota dibinde güçlü bir koruma vaat ediyor.
Strech-4 rolünde Jaime Jacquez - Simone Fontecchio - Nikola Jovic üçlüsü aynı dondurmanın üç farklı aroması hissini verse de
Spoelstra’nın Doğu’nun bu durumunda elle tutulur bir takım ortaya çıkarması için takımına bir tane Batman bulması gerekiyor. Adebayo rol için en ciddi aday olsa da hücumda yapamadığı şeylerden çok yaptığı şeylere odaklanması gerekiyor. Eğer Adebayo 3 sene önceki projeksiyonunun 3 sene sonraki halini yakalayabilirse… Doğu’nun bu halinde… Her şey olur.
19) Memhpis Grizzlies (48-34): Morant Dönemi için Karar Sezonu
2021-22 sezonunun All-Star arası. Memphis Grizzlies 41-19 derece ile Batı’nın üçüncüsü olarak duruyor. Önündeki takımların Chris Paul - Devin Booker’lı Phoenix Suns ve Stephen Curry - Klay Thompson - Draymond Green’li Golden State Warriors olduğunu düşündüğümüzde Ja Morant - Jaren Jackson Jr’ın taşıdığı Memphis Grizzlies NBA’in sadece o sezonu değil geleceği için de güçlü bir faktördü.
Memphis sezonu Golden State Warriors’ın önüne geçerek ikinci bitirdi. Bu iki takım play-off ikinci turunda eşleştiler ve Klay Thompson’ın ilk maçta attığı game winner’ın arkasından Morant’in 4. maçta dizini sakatlaması Memphis adına işlerin sarpa sardığı ilk dönem oldu.
Takip eden yaz Memphis Grizzlies, takımın kritik veteranları Kyle Anderson ve De’Anthony Melton’ı takımdan gönderip yerlerine David Roody ve Jake LaRavia’yı seçti. Memphis’in sonraki sezon bu iki oyuncudan aldığı katkı 0’dı. Buna rağmen iyi bir normal sezonun ardından 51 galibiyete ulaştılar. Ancak play-off ilk turunda Los Angeles Lakers’a elenmenin önüne geçemediler. Play-offlarda maç kaçıran Ja Morant de alıştığımız bir tema olmaya başladı.
2023-24 sezonu ise cehennemden bir sezon denebilir. Memphis, bir önceki sezon kaybettiği veteran katkısını geri kazanmak için Tyus Jones ve 2 tane birinci tur picki vererek Marcus Smart’ı kadrosuna kattı. Bu takas 21. yüzyılda bir küçük market takımının yaptığı ve en kötü sonucu elde ettiği agresif takas olabilir. Tabii ki o sezonun hikayesi 20 maç oynayan Marcus Smart değil, sadece 9 maç oynayabilen Ja Morant. Silah vakası ve döner dönmez yaşadığı sakatlık Morant’in ligde yarattığı heyecanı da artık törpülüyordu.
Geçtiğimiz sezon ise Memphis’te Morant’in etkisinin azaldığı ve Jaren Jackson Jr’ın takım liderliğini ele almaya başladığı sezon oldu. Ancak yine aynı senaryo, iyi başlayan takım sezon sonuna doğru dağılmaya başladı ve Memphis Grizzlies yönetimi bu sefer düğmeye bastı. Staff’ta hali hazırda çok iyi bir head coach potansiyeli olan Ilsalo’nun varlığı, Jenkins’in normal sezonu bile bitiremeden kovulmasına sebep oldu. Play-off’larda yeniden first round exit olan takım, off-season resmi olarak başlamadan takımın tamamlayıcı parçası Desmond Bane’i de takımdan gönderdi.
Tüm bu timeline, Memphis Grizzlies front office’in Ja Morant liderliğindeki yapının yarattığı kaostan bıktığı ve bu yapıyı tasfiye etmeye başladığını gösteriyor. Bu sezon bittiğinde Ja Morant’in kontratının bitimine iki sezon kalmış olacak ve eğer bu sezon da Memphis’ten hayal kırıklığı izlersek takas pazarında adı anılmaya başlayacak.
O yüzden Morant gibi bir karakterin, Morant gibi bir oyuncunun ve Morant gibi bir liderin üzerindeki baskıyı nasıl kaldıracağı ve reaksiyonun Memphis’i nereye taşıyacağı bu takımı takip etmeye değer kılıyor.
18) Toronto Raptors (30-52): Bu Kadar Adam Nerede Oynayacak?
Toronto Raptors’ın şampiyonluktan sonra geçen 6 senede NBA’in en iyi yönetilen takımı olduğunu söylemek güç. Şampiyon core’un değerli parçalarından hiçbirinden elle tutulur bir geri dönüş alamadılar ve gittiği yere kadar yarışmacı olmaya çalıştılar. NBA’de düşebileceğiniz en derin çukur da maalesef, vazgeçilecek zamanı doğru seçememek.
Toronto bu yaz Chris Boucher’in de ayrılmasıyla birlikte şu an kadroda 2019 takımından hiçbir oyuncuyu barındırmıyor ve bu geçen 6 yılda asla draft picklerine yatırım yapmamış olmaları şu an onları NBA’in en pahalı yıldızsız takımı yapıyor.
Hem bu kadar pahalı hem de yıldızsız olmanın doğal bir sonucu: Takımda çok fazla oyuncu olması. Immanuel Quickley, RJ Barrett, Brandon Ingram, Scottie Barnes, Jakob Poeltl hepsi başka takımlarda başka rollerde çok daha fark yaratabilecek isimlerken bir araya geldiklerinde Sacramento Kings’in ardından NBA’in en arızalı spacingini yaratıyor.
Bu oyuncu bolluğu ve boşta kalan rol azlığı takımın prospectlerini de kötü etkiliyor. Ne Scottie Barnes’ın dripling yapacak kanalı, ne Grady Dick’in potaya fütursuzca fırlatabileceği hücumları, ne de Murray-Boyles’ın small-ball 5 olarak oynayıp switch savunmasını göstereceği dakikaları var.
Tabii tüm bu kaosun başında nasıl NBA’de koçluk yaptığını anlayamadığımız ve üçüncü sezonuna girerken herhangi bir parlak fikrini göremediğimiz Darko Rajakovic bulunuyor. Toronto’yu bu sene izlemek, belki bu kaosun nasıl sonuçlanacağını görmek için eğlenceli olabilir.
17) Boston Celtics (61-21): Hospital Celtics’in Geri Dönüşü
Boston Celtics 2007 yazında yapılan Kevin Garnett ve Ray Allen eklemelerinden beri geçen 18 senede yalnızca bir kere play-off dışında kaldı. NBA’de en üst kalite rekabetçilikten bahsedeceksek bunun şartlarını sağlayan az sayıda franchise’dan biri de kuşkusuz Boston Celtics. Ve Celtics bu seviye rekabetçiliği birçok senaryonun içindeyken sağladı. Geçtiğimiz 20 yılda Celtics’in tüm çekirdeği 33 yaştan büyükken de oynadığı bir konferans finali var, 23 yaştan küçükken de. All-starlarının tamamı sakatken de oynadığı bir konferans finali var, 4 all-star’la Los Angeles’ta boy göstermişken de.
Celtics, kimsenin onları başarısız oldukları için yargılamayacağı senelerde de başarılı olmayı başarmış bir organizasyon. İşte Boston Celtics, yeniden bu sezonlardan birine adım atmak üzere.
Sebebini biliyorsunuz, Jayson Tatum geçtiğimiz sezonun sonunda aşil tendonunu koparttı. Herkes tarihi bir hızda iyileştiğini söylese de bu sezon dönse bile kimse ondan geçtiğimiz sene olduğu gibi ligin en iyi üç oyuncusundan biri olmasını beklemeyecek. O yüzden, var olduğunu sayabileceğimiz oyuncular, Celtics’in şu an sahip olduğu oyuncular.
Tatum’a hesaba katmasak bile geçtiğimiz sezon ligin favorisiyken Konferans Finali görmeden elenerek hayal kırıklığı yaratan takımdan çok daha hasar görmüş bir core’a sahip Celtics. En çok dakika alan 8 oyuncudan 4’ü Holiday, Porzingis, Kornet ve Horford bu sezonda farklı takımlarda olacaklar. Onların yerlerine de gelen oyuncular neredeyse tamamen kendini kanıtlaması gereken isimler.
İşte bu sezonun eğlencesi de burada olacak. Ligin en iyi geliştirici takımlarından biri, önümüzdeki sene contender olacak takımında rol almak isteyen oyuncular için 82 maçlık bir try-out sezonu düzenliyor gibi bile düşünebilirsiniz.
Buradaki bakacağımız ilk mücadele, geçtiğimiz sezon takımın en iyi dört pota koruyucusunun da takımın içinde olmayacağı ortamda uzun rotasyonunun nasıl şekilleneceği. Kulübün içinde 2 senedir gelişim projesi olarak koçun ondan istediklerini bilen Queta pole pozisyonunda. Şampiyonluk tecrübesi ile Chris Boucher, hücum porfolyosu ile Luka Garza ve switch savunma yeteneği ile Xavier Tillman üçlüsü masaya başka şeyleri koyabiliyorlar.
Celtics sadece pota altında değil, perimetrede de önemli yeteneklerini kaybetti. Özellikle ligin en iyi dış savunmacılarından biri Jrue Holiday’in rolü doğrudan boşluk olarak duruyor. Kampta bu role en yakın oyuncu 18 yaşındaki çaylak Hugo Gonzalez gibi duruyor. Ancak benchten takıma müthiş bir atletizm getiren Josh Minott’un hücum rebound’u ve pota koruma özelliği kanat rotasyonundaki dakikaları ciddi şekilde toplamasına neden olabilir. Jrue Holiday’in savunma değil top yönlendirme özelliğine Baylor Scheierman’ı aday gösterebiliriz ancak kampta gösterdikleri için yetersiz demek bile yetersiz olurdu.
Tabii geçen seneden eksikleri sayarken en büyük eksiklik belki de Jayson Tatum’ın shotmaking yeteneği. Bu noktada takıma dışarıdan gelen ekleme Anfernee Simons, 28 milyon kontratıyla birlikte kapının ucunda duruyor. Eğer potaya atak ve birebir savunma konusunda dramatik bir gelişim göstermezse en geç All-star arasında kontratının bitimine aylar kala kendine yeni bir ev bulmak zorunda kalacak. Bu konuda Celtics’in tüm takımı halinde daha başka bir yöntem bulması gerekiyor.
Bu yöntem de kamptan anladığımız kadarıyla geçtiğimiz sezon ligin en yavaş pace’ine sahip olan takımın bu sene ligin en yüksek pacelerinden biri olmaya çalışması olacak.
Jaylen Brown, Derrick White, Payton Pritchard. Bu sizin takımınız ve sizin legacy’niz. Kimse sizden başarılı olmanızı beklemiyor, Boston hariç.
16) Milwaukee Bucks (48-34): Giannis’in Veda Turu
Eğer NBA’de küçük market takımıysanız, maalesef, sürekli bir saatli bomba ile birlikte yaşıyorsunuz. O bombanın saati, takımınızın yıldızının ne zaman takasını isteyeceği. Eğer yıldızınız Amerikalı ise çok dikkatli olmalısınız, her an yeni bir süper takım projesinin parçası olabilir; eğer yıldızınız Avrupalı ise biraz daha şanslısınız. Ancak bu şans da sonsuza kadar sürmeyecek.
İşte Milwaukee Bucks, Khris Middleton’ın sakatlandığı 2022 playoffları ilk turundan itibaren bu şansını sonuna kadar kullandı. Yanlış takaslar, yanlış draftlar, yanlış veteran eklemeleri, yanlış koç denemeleri, daha çok yanlış takaslar, yanlış kontratlar derken Bucks, hazırlık kampı başlamadan önce Giannis Antetokounmpo’nun takas isteğinin ayak seslerini dinlemeye başladı.
Bucks’ın elimizdeki kadrosuna baktığımız zaman, Giannis yeniden MVP finalisti bir performans gösterse bile bu takımın NBA play-offlarında tur kazanma ufkunun olmadığını görebiliyoruz. Her şeyden önce çok dengesiz bir takım, NBA oyuncusu sayabileceğimiz iki oyuncusu da uzun rotasyonunu işgal ediyor. Aynı şekilde takımın tek işlevli bench oyuncusu da 4.5 numara ve bu üç oyuncuyu yan yana kullanmak pratik olarak imkansız gibi gözüküyor.
Bu iki pozisyonun dışında Milwaukee Bucks’ın NBA play-offlarında sahaya çıkabilecek pek bir oyuncusu yok. Aralarında en istikrarlı süre alan oyuncu olan AJ Green 1.85 boyuyla 2 numara oynuyor ve asla topu yere vuramıyor. Takımın handler pozisyonunda kötü karakter, kötü şutör ve kötü basketbolcu KPJ var. Bu ekibi üç numarada kendisine artık Darwin Ham’den başka hiç kimsenin inanmadığı Taurean Prince ve geçtiğimiz play-offların en komik performansını sahaya koyan Kyle Kuzma tamamlıyor.
Bu berbat kadronun üzerine, Milwaukee Bucks’ın geleceğe hamle yapabilecek ne bir cap rahatlığı ne de bir draft asset’i bulunuyor.
Günün sonunda Giannis, takas talebini daha kabul edilebilir göstermek için haber sızdırmalara başlamakta sonuna kadar haklı. Milwaukee franchise’ına elinden gelenin fazlasını verdi ve son ana kadar onlara sadık kaldı. 13 yıllık bir evliliğinin yıkılma adımları başlamışken Giannis’in bu evi ayakta tutmak için daha ne kadar savaşacağı, Milwaukee için bu senenin en büyük hikayesi olacak.
15) Philadelphia 76ers (24-58): Eğer Kaldıysa Joel Embiid
Yazının buraya kadar olan kısmında takımların bu noktaya nasıl geldiğini anlatmayı tercih ettim ancak Philadelphia kısmında kendimi bundan alıkoyuyorum. Bu takımın son 10 senesini birer kelimelerle özet geçmeye çalışacağım ve çok uzun sürecek:
Sam Hinkie, Trust the Process, Ben Simmons seçimi, Bryan Colangelo, Markelle Fultz - Jayson Tatum takası, Jayson Tatum’ın play-off’ta Philadelphia’yı duman etmesi, Mikal Bridges - Zaire Smith takası, Jimmy Butler takası, Tobias Harris takası, Jimmy Butler yerine Tobias Harris seçimi, Al Horford imzası, Jayson Tatum’ın play-off’ta Philadelphia’yı duman etmesi (2), Daryl Morey, Al Horford - Danny Green takası, Maxey seçimi, Ben Simmons’ın Thybulle’a pası, Ben Simmons - James Harden takası, Joel Embiid’in MVP olması, Jayson Tatum’ın play-off’ta Philadelphia’yı duman etmesi (51 edition), James Harden’ın gitmesi, Paul George’un gelmesi ve Embiid’in dizinin bitmesi ve geçen seneki rezalet.
Tüm bu havuz Philadelphia’nın güzel günleri oldu mu? Tabii ki oldu. Ancak elimizde play-offlarda hüsranla sonuçlanan bir MVP ödülünden başkası yok. O, MVP ödülünün sahibi de şu an NBA’in en güvenilemez yıldızı konumunda.
Ancak Joel Embiid, günümüz NBA’inde o kadar da ümit kesilecek bir yaşta değil. Geçtiğimiz Mart’ta daha yeni 31 yaşını doldurdu. Son iki sezonda playofflar dahil şekilde yalnızca 64 maç oynadığını da hesaba katarsak şu an sakatlık sorunlarını atlatmışsa diri bacaklara sahip olmalı.
NBA’de birinci önceliği süper yıldızının sağlığı olmayan bir takım yok. Ancak konu Joel Embiid olunca Sixers için işler daha da değişiyor. Çünkü Embiid hem oyundaki kütlesi ile Philadelphia’nın etrafına kurgulandığı oyuncu. Onun olmadığı Philadelphia çok hızlı bir şekilde saha içinde kaosa sürükleniyor. Öte yandan Joel Embiid’in şampiyonluk penceresini açık tutabilmek için Sixers, Paul George’un sağlıksız haline önümüzdeki 3 yıl boyunca 105 milyon dolar ödeyecek. Embiid’e önümüzdeki 4 sezonda ödenecek 176 milyon dolar’ı da eklediğimizde bu yükler franchise’ın çok daha uzun yıllarını etkileyebilecek büyüklükte.
Doğu’daki tüm takımlardan bahsederken “Doğu’nun bu hali” diyoruz. Eğer Embiid geçtiğimiz iki sezondan farklı bir şey göstermeyecekse Doğu’yu bu halinde tutanlardan biri Sixers olacak. Eğer Embiid’in deposunda bir şeyler kalmışsa, o zaman Sixers için de “Doğu’nun bu halinde neler yapabilirler?” diyebiliriz. Özellikle Doğu’da, şarjördeki son kurşunu harcamak için oldukça elverişli bir sene.
14) Atlanta Hawks (40-42): O Dem, Bu Demdir
Atlanta Hawks ve üzerinde bahsedeceğimiz tüm Doğu takımları için aynı şeyi söyleyebiliriz. Ellerinde olmayan bir şekilde, ellerine tepmemeleri gereken bir fırsat geldi. Yaz hamlelerinden anladığımız kadarıyla bu durumun farkında olan ve en agresif davranan takım da Atlanta Hawks oldu.
Atlanta’nın yaz hamlelerine baktığımızda tabii ki Kevin Durant takası gibi bir örnek görmüyoruz ancak bu sene 66 milyon civarında maaş alacak Kristaps Porzingis - Nickeil Alexander-Walker ve Luke Kennard eklemeleri takımın tüm çekirdeğinin kontrat yenileme süreci yaklaşıyorken aradaki zamanı fırsata dönüştürmek üzere kurgulanmış olduğunu ortaya koyuyor.
Hawks, geçtiğimiz sezon Ocak sonunda Jalen Johnson’ın sezonu kapatma haberine kadar NBA’de keyifli oyun oynayan takımlardan biriydi. Trae Young’ın arkasındaki pivot rolünü Okongwu iyice almış ve etrafında da her pozisyonu switchleyebilen ve topu baskılayabilen kanatlarla Trae Young’a yaratılabilecek optimum ortam yaratılmıştı. Bu topa baskının yarattığı top kayıpları ve Trae Young’ın açık alan yaratıcılığı yeni yıla kadar Atlanta’yı en izlenesi takımlardan biri yapıyordu. Ayrıca Jalen Johnson’ın yükselen grafiği de Young’ın aradığı ikinci yıldız olabileceğini gösteriyordu.
Bu sene Atlanta, geçen sene bıraktığı yere ekstra bir kanat savunmacısı ve bir pota koruyucusuyla dönüyor. Nickeil Alexander-Walker, Minnesota’da gösterdiği gelişimle ligin iyi iki yönlü swingmanlerinden biri olmayı başarmıştı. Porzingis de 2024’te Boston Celtics’in çok iyi bir takımdan dominant bir takıma dönmesinde doğrudan pay sahibiydi. Ki Atlanta’nın bu seneki başarı tavanı da onun sahaya koyabildiklerinden geçecek.
Trae Young bu sene kontratının son senesinde ve önümüzdeki sene için oyuncu opsiyonu var. Yeni cap kuralları Atlanta’yı ister istemez iki seçenekten birini seçmeye zorlayacak: Ya Trae Young’ı tatmin edecek bir extension verilecek ya da takımın şu an çok dolgun gözüken yan rollerinden oyuncular feragat edilecek. O yüzden Atlanta Hawks adına başarılı olma penceresi bu iki yıl için açık gibi gözüküyor.
Ayrıca Atlanta’nın bu sezon Pelicans-Bucks better swap’ına sahip olduğunu da atlamamak lazım. Eğer sezon içinde başarının kokusunu alabilirlerse trade deadline’da agresif de olabilirler. Aslında çoğu şey Atlanta’nın pandemi dönüşü sezonundaki gibi bir başarısı için uygun bir durumda. Sadece bu fırsatı değerlendirebilmek için doğru bir zamandalar mı, onu takip edeceğiz.
13) Dallas Mavericks (39-43): Telafi Ödülünden Çok Daha Fazlası
Dallas Mavericks’in son 15 ayı gerçeklikten kopuk bir şekilde yazılmış bir spor drama dizisi gibiydi. Takım kurgusu genç ve yükselişte olan süper yıldızı müthiş tamamlayan savunmacı sert adamlar, ikinci yıldız zamanında görmüş geçirmiş, hatalar yapmış ve olgunlaşmış veteran skorer, NBA Finalleri’ne giden yolda sürekli underdog’sın ve hepsine karşı saha içi uyum ve süper yıldız farkıyla ağırlık koyuyorsun ve finalde karşına son yılların en dominant takımlarından biri geliyor.
Eğer Dallas Mavericks 2024 Finalleri’nde Boston Celtics duvarına toslamasaydı, belki 2011’de yine kendilerinin kazandıkları şampiyonluktan sonraki en anlamlı ve hikayeli şampiyonluğa ulaşmış olacaktı. Ancak olmadı, Celtics daha iyiydi. Sonrasında olanlar, Mavericks’in Final yürüyüşünden daha beklenmedikti. Doncic’in takaslanması, Kyrie’nin sakatlanması ve Cooper Flagg’in Dallas’a gelmesi. Şimdi mecburen Dallas için başka bir zaman, hatta başka iki zamanın içindeyiz.
Dallas Mavericks’te ilk zaman Kyrie - AD ikilisinin başı çektiği “Contender” zamanı. Çok değil 15 ay önce NBA şampiyonluğunun bir ucundan tutmuş takımda AD - Doncic değişikliği yapıldı. Öyle ya da böyle bu takımın bazı hedeflerin peşinde koşabilmesi gerekir. Ancak diğer zaman ise Cooper Flagg zamanı. Flagg, son zamanların en iyi prospectlerinden biri olarak lige giriş yapıyor ancak NBA hiçbir zaman 18 yaşındaki bir basketbolcu için kolay bir yer olmadı, isminiz ne olursa olsun.
O yüzden Dallas Mavericks’in özellikle Kyrie Irving dönene kadar Cooper Flagg’i hangi zamanda kullanacağını görmemiz gerekiyor; Flagg’in ölçülü rol aldığı “Contender” zamanı mı yoksa döke saça öğrendiği “Yeni Çocuk” zamanını mı?
Eğer Flagg ikisinin de üstesinden gelebilirse o zaman karşımızda normal bir yıldız olmadığını ilk senesinden tecrübe etmiş olacağız.
12) Golden State Warriors (48-34): Golden State Usulü Star Power
O andan itibaren hiç uğraşmasalar bile bir hanedanlığın son sahnesi olarak 2022 şampiyonluğu güzel bir kapanıştı. Aslında beklenen de oydu, Curry’nin artık yavaş yavaş düşmesi ancak Golden State’in gençlerin etrafında kabuk değiştirmesi… Ancak bir iyi bir kötü haberim var: İyi haber, Curry düşmedi. Kötü haber, gençler koltuğa geçemedi.
O yüzden de Golden State, Curry’nin uzatmalı prime yıllarında ona şans yaratmak için elinden geleni yapıyor. Danny Ainge’i ikna edemedikleri Markkanen takasının ardından pazarı aramaktan vazgeçmediler ve geçtiğimiz trade deadline’da Jimmy Butler’ı alarak kendilerini yeniden korkutucu bir takım olarak öne çıkarmayı başardılar.
Jimmy Butler - Stephen Curry ikilisi aslında garip bir fit, sahada birbirlerinin ayağına basmadan skorlarını üretmeyi başarabilen iki oyuncu, topu paylaşmayı da biliyorlar ancak kariyerlerinin bu noktalarında tamamen farklı olan oyun tempolarının orta noktasını bulmak kolay bir görev değildi. Ancak geçtiğimiz sezon 3 aylık denemede kendilerinden beklentileri yerine getirmeyi başardılar. Play-off’lara kaldılar ve play-off’ta tur kazanmayı başardılar; hem de Houston Rockets gibi Warriors’ın yaşlılığına kıyasla, genç ve aç bir takıma karşı.
Golden State Warriors’ın 2026 playofflarında kadrosunda 36 yaşında ve daha yaşlı tam 5 oyuncusu olacak. Takımdan kesilen ve daha sonra yeniden alınacak olan Seth Curry’i kenara bırakırsak diğer dört oyuncu Stephen Curry, Al Horford, Draymond Green ve Jimmy Butler’ın takımın en kritik 4 oyuncusu olacağını söylemek de abartılı bir tahmin olmaz.
Yaş haddi bu kadar yüksek olan bir takımın Ekim’den Nisan’a kadar süren NBA normal sezonunu nasıl geçireceği muamma da olsa play-off’ta karşılarına kim çıkarsa çıksın ürkütücekleri de kesin. İşte bu, Golden State Usulü Star Power: Yerinde, zamanında ve korkutucu.
11) Los Angeles Clippers (50-32): Tyronn Lue ve Pahalı Oyuncakları
LA Clippers’ın 2019 yazından itibaren NBA’in en garip takımlarından biri olduğunu fark etmek gerekiyor. 6 yıldır sürekli play-off’talar, sürekli star power’a sahipler ancak kendilerini hiçbir zaman bir contender olarak öne atamıyorlar.
Bunun saha içi ya da Kawhi Leonard’ın dizinden kaynaklanan sebepleri olsa da LA Clippers, iyi bir maaş alıp asla terfi almayan bir beyaz yakalı gibi NBA’in üst çeyreğinde sezonlarını geçirmeye devam ediyor.
Tabii NBA’de, özellikle Batı Konferansı gibi yırtıcı bir ortamda bu kadar üst seviye bir standardı tutturmak hiç kolay değil. Bunun birkaç ayağı var: İlki sürekli agresif olan ve paraya acımayan front office. NBA’in açık ara en zengin patronunun takımı olmanın böyle bir avantajı olsa da pazarda sürekli agresif kalabilmelerinin hakkını vermek gerekir. Diğeri de takıma farklı durumlar altında istikrar kazandırmayı başaran koç ekibi.
2016’da Cleveland’la şampiyon olurken övgülerde adını nadir duyduğumuz Tyronn Lue, Cleveland’ın sonraki senelerdeki zayıflayan kadrolarını finale çıkartmanın yolunu bulurken kendi rüştünü de ispat ediyordu. Ancak Lue’nun koçluğunun en parladığı sekansın Clippers’ı Konferans Finalleri’ne taşıdığı ve Kawhi Leonard’ın yokluğuna rağmen Konferans Finalleri’nde rekabetçi kalmayı başardığı 2021 Play-Offları olduğunu söylemek gerekiyor ki sanırım Steve Ballmer’ın da sonsuz güvenini o yürüyüş boyunca kazandı.
Clippers’ın front office’i ise NBA’de en cesur davranan karar verici ekibi olabilir. Paul George - Kawhi Leonard ikilisinin sürüklediği yerin sonuna gelinmişken yapıyı bozmakla hiç ilgilenmediler, sürekli ekleme yapmaya devam ettiler. Norman Powell’lar James Harden’lar, Bogdan Bogdanovic’ler, büyük küçük takaslarla takım sürekli genişlemeye devam etti. Geçtiğimiz sezon 50 galibiyet alan takımın üzerine bile Bradley Beal, Brook Lopez, Chris Paul, John Collins gibi deve dişi rotasyon parçaları eklendi.
LA Clippers, Kawhi Leonard’dan sağlıklı bir play-off performansı hiç alamadı. Ancak alabilecekleri güne kadar kendilerini orada tutmaya devam ediyorlar. Bu sezon da tüm kuvvetleriyle o tutundukları ipin kendilerini ne kadar yukarı çekeceğini takip edeceğiz.
10) Detroit Pistons (44-38): Cade’in Gidiş Yolu
NBA’e generational talent olarak gösterilen bir 1. sıra seçimi olarak giriyorsanız, hayat aslında dışarıdan görülen kadar kolay olmuyor. Öncelikle 18 yaşında üzerinizdeki sonsuz beklentiyle mücadele etmeniz gerekiyor. Bu mücadeleye kafasal olarak hazır olsanız bile 1. sıradan sizi seçen takım, 1. sıradan seçtiği için muhtemelen çok kötü bir takım, küçük bir market ve beceriksiz bir organizasyon oluyor. Cade Cunningham’ın örneğinde tüm bu elementler vardı.
Kariyerinin ilk 3 sezonunda Cade’in etrafına asla Cade’in ihtiyaçlarına cevap verecek takımlar kurulmadı. Hücumu kendi başına yönetebilecek ancak sadece kendisine konfor alanı sağlayan oyunculara ihtiyaç duyan Cade’in etrafına sürekli şekilde topu onun elinden alacak ve Cade’in yarattığı konfor alanını kullanacak profiller iliştirildi. Takıma getirilen koç, bir hücum yapısı yaratmak yerine soyunma odasına vaazlar verdi. Cade’in tek şansı, Detroit’in bu yapısının dibe çok güçlü bir şekilde vurması oldu ve değişiklikler başladı.
Değişiklikler atla deve de değildi. İlk adımı sorunlu olan Cade Cunningham’a dripling kanalı açacak catch&shoot şutörleri, topu paylaşması gerektiğinde kendi skoruna giden istikrarlı veteranlar ve düzgün bir savunma şeması. Bunları sağlayan oyuncular Malik Beasley, Tim Hardaway Jr, Dennis Schröder, Tobias Harris gibi NBA’de çok fazla takımın vazgeçtiği oyunculardı.
Cade’in en üst kalite olmasa bile doğru veteranlarla neler başarabileceği, Detroit’in geleceği açısından çok heyecan verici bir haber. Ancak Detroit’in bu veteranların birçoğunu aynı yazda kaybetmesi ve yerlerine de onlardan daha iyi oyuncular koymaması ise takıma dair endişelendirici nokta. 2025’in ilk yarısına kıyasla takımın içinde yer alacak olan Duncan Robinson, Caris LeVert ve Jaden Ivey, seleflerinin aksine Cade’in yarattığı alana daha çok ihtiyaç duyan isimler.
Detroit’e dair konuşacağımız her şey Cade’in yolundan geçiyor. Detroit’in yapması gereken tek şey ise yoldaki taşları temizlemek, her ne kadar şimdiye kadar başaramamış olsalar da.
9) San Antonio Spurs (34-48): NBA’de Wembanyamalı Yıllar
Yazının bu noktasına kadar birçok büyük yıldızdan, büyük yıldız adayından bahsettik. Bundan sonra da bahsedeceğiz. Ancak bunlardan hiçbiri Victor Wembanyama kadar üzerinde beklenti ve kollarında potansiyel taşımıyor.
Bir önceki bölümde 1. sıra picki olan bir oyuncunun akışından bahsetmiştik, şimdi de 1. sıra seçimi yapan bir organizasyonun akışını anlatmak gerekir. Yapmanız gereken ilk şey tabii ki oyuncunun NBA’e ve takımın yapısına uyum sağlamasını sağlamaktır. San Antonio bu süreci Gregg Popovich’le yönettiği için pek sorun yaşamadı. Sonra kadronun yaş timeline’ını ana parça olarak gördüğünüz oyuncuyla uyumlu hale getirmeniz gerekir. San Antonio zaten birçok prospect’e sahipti, üzerine geçtiğimiz iki senede yaptıkları draft seçimleri kadroyu Wembanyama’nın timeline’ına uygun hale getirdi. Ondan sonra da eğer oyuncunuza ikna olduysanız takıma ekleme yapma konusunda agresif olmalısınız. Burada da De’Aaron Fox takası sorgulanabilir olsa da doğru zamanda çekilmiş bir tetikti.
San Antonio, yolda koçunu kaybetmek dışında her şeyi kitabına göre yürüttü. Wembanyama’yı korudu kolladı, pamuklara sardı, etrafını güçlendirdi ve farklı şekillerde etkili olabileceği bir konuma getirdi. Bu seneki San Antonio kadrosu Wembanyama’yı toplu ya da topsuz, içeride ya da dışarıda, pota korumasında ya da zayıf taraf savunmasında, geçişte ya da yarı sahada kullanılabilecek kadro ve taktik esnekliğe sahip.
Geçtiğimiz sezon Victor Wembanyama, takımının önünde net bir play-off hedefi yokken 24.3 sayı - 11 ribaund - 3.7 asist - 3.8 blok - 1.1 top çalma istatistikleri yakaladı. En güvenilir takım arkadaşı 89 yaşındaki Chris Paul’dü ve bu rakamları 33.2 gibi pek yüksek olmayan bir dakika yüküyle başardı. Bu sene pick&roll kısası olarak ligin en patlayıcı p&r handlerlarından biri olan De’Aaron Fox’a, geçişte kulvar koşucu olarak Harper ve Castle’a, pota altında kendine hem dikey hem de yatay olarak spacing sağlayacak Kornet & Olynyk’e sahip olacak.
Wembanyama’nın NBA’in önümüzdeki 10-15 senesine damga vurmasını bekleyenler fazla. Ancak bugünler yarın akşam başlıyor olabilir.
8) Los Angeles Lakers (50-32): Divorced Parents
Sorunlu bir evde büyüyenler bilirler. Evlerin iyi günleri vardır, eve yeni bir şey alındığında herkes mutlu olur, çocuklardan biri başarılı olduğunda aile birleşir geleceğe dair hayaller kurulur. Ancak temel anlaşmazlık her zaman oradadır ve her konuda kendini gösterebilir. Tatilin nerede yapılacağından, alınan makarnanın burgu mu yüksük mü olacağına kadar.
LeBron James - Los Angeles Lakers evliliği de geçtiğimiz senenin sonunda Luka Doncic hediyesiyle güzel günlerini yaşamış olsa da her alınacak karar konusunda o ayak seslerini duyduğumuz ayrılmanın huzursuzluğunu yaşıyorlar. Lakers, LeBron’u mutlu etmek için koç seçiminde çok keskin bir karar alıp yorumcu JJ Redick’i getiriyor, ancak LeBron’a 3 ay önce pahalı bir hediye aldığı için en yakın arkadaşını takasta gönderiyor. Oğluna kontrat veriyor, ancak takıma istediği eklemeleri yapmıyor. Aslında artık ikisi de ayrılığın farkında, daha fazla zarar görmeden bitirmenin yollarına bakıyorlar.
Burada Los Angeles’ın kararı, doğrudan LeBron sonrasına odaklanmak. O yüzden bu sezon aslında büyük bir avantajı ellerinin tersiyle itiyorlar. Luka Doncic’in extension’ı girmeden ve ellerinde biten kontratlar, draft pickleri ile fena olmayan bir trade capital’e sahipken takas pazarına hiç girmediler. Özellikle ikinci apronun takımları vurmaya başladığı sene pazarda birçok veteran oyuncuyu alma şansları olmasına rağmen. Üstüne üstlük, şampiyonluk hedefi olan bir takımın yapmaması gereken bir şekilde ellerindeki değerli oyunculardan biri olan Finney-Smith’in de Batı Konferansı rakipleri için takımdan ayrılmasına ses etmediler.
Bu sezon bu evlilik, evi terk etmek için henüz yeteri kadar bahanesi oturmayan LeBron ve ailesini bir arada tutmaya çalışan Luka Doncic’in sırtında ilerleyecek. Los Angeles Lakers’ın dedikoduların göbeğinde olan bir takım olması ve LeBron’un da evin içindeki sıkıntıları ulu orta konuşmaktan çekinmeyen biri olması dramayı sürekli yukarıda tutacak.
Saha içinde Doncic - LeBron ikilisi bize yüksek kalite basketbol vaat etse de bu takımın yaratabileceği pembe dizi draması, bu basketboldan bile daha keyifli bir takip etme eğlencesi sunabilir.
7) Houston Rockets (52-30): Ime Udoka ve 7 Pivotlar
Tabii ki kampın başlamasına haftalar kalan Fred VanVleet’in sezonu kapatmış olması Houston’ın planlarında olan şey değildi. Ancak Houston Rockets, tüm yaz boyunca dış rotasyonundan oyuncuları tek tek gönderip yerine Kevin Durant ve Dorian Finney-Smith’i almaya başladığında daha uzun bir takım olmaya yatırım yapmaya çoktan başlamıştı.
FVV’den gelen kötü haber Houston Rockets cephesinde bir arayışa sebep olmadı. Takas haberlerini ya da yerini geçtiğimiz senenin 3. sıra seçimi Redd Sheppard’ın alabileceğini duymadık. Ime Udoka, kendi koçluk stiline çok uygun bir şekilde hemen yapıyı yöneldiği yönün en ucuna olacak şekilde kırmaya başladığını gösterdi.
Sezon başlarken Houston Rockets Amen Thompson - Kevin Durant - Jabari Smith - Alperen Şengün - Steven Adams beşini kullanacak. Takımın bench beşi de Redd Sheppard - Aaron Holiday - Tari Eason - Dorian Finney-Smith - Clint Capela olacak gibi duruyor. 10 kişilik rotasyonda sadece 2 guard ve 2’sinin de yan yana oynamayacak oyuncular olduğunu söyleyebiliriz. Onun yanında takımdaki yaratıcı kanatları da en fazla Thompson - Durant olarak sayabiliyoruz. Takım sezona rotasyonunun %60’ı uzun karakterli ve rollü oyuncularla başlıyor.
Sırf bu bile izlemeye değer bir deneme ancak bunu şampiyonluk umutları olan ve hedefini play-off’larda başarılı olan bir takımda izlemek oldukça garip bir deneyim olacak. Bu işi daha garip yapacak olan da bu bold sistemi Ime Udoka gibi inatçı bir koçun denemesi. Udoka en son şampiyonluk hedefi olan bir takımın başındayken Celtics’in tüm savunma şemasını değiştirmeye çalışmış, bu konuda ısrarcı olmuş ve neredeyse Ocak ayına kadar takımı .500 derecenin üstüne çıkarmayı başaramamıştı. Sonra yapı oturunca da işin sonu NBA Finalleri olmuştu.
Ancak o Celtics yapıya uyum sağladığı takdirde süreci yürütebilecek kadar yetenekli ve çok yönlü oyunculara sahipti. Udoka, bu tek yönlü hatta neredeyse tek pozisyonlu kadrosuyla kafasındaki basketbol idealini nereye kadar zorlayabilecek?
6) Orlando Magic (41-41): Büyükler Masasında
Orlando Magic, Dwight Howard ayrıldığından beri bir türlü bitmeyen yeniden yapılanma sürecinde artık nihayet güvenebildiği bir yıldız ikilisi bulmayı başardı: Paolo Banchero ve Franz Wagner. Çok genç yaşlarında, çok iyi istatistikler çıkaran oyuncular geçtiğimiz üç senedeki ivmeleriyle de beraber var olabileceklerini göstermeye başladılar.
Wagner’in 5. Banchero’nun 4. senesinde Orlando Magic'in yeniden yapılanma saati artık yukarı tırmanmayı gösteriyordu ve henüz yaz bile başlamadan akıbeti önümüzdeki 4 sezonlarını belirleyecek takasa imza attılar, Desmond Bane’i kadrolarına kattılar. Bane için ödedikleri paket, esasen takımlarına nasıl baktıklarını gösteriyor: Sadece bir parça uzakta olduklarını düşünüyorlardı ve o parçayı da bulduklarına inanıyorlar.
Geçen sene sakatlanmadan önce çıktığı savunma seviyesi itibariyle Suggs - Bane - Wagner - Banchero çekirdeği ligdeki her takıma karşı play-off’larda savaşabilecek bir yapı. Ancak kadronuzda önümüzdeki sene 3 tane +35 milyon dolar kazanacak oyuncu varken kurduğunuz yapı “pain in the ass”ten fazlası olmak zorunda. Bunun için de ilk yol anlatılabilir bir hücum yapısından geçiyor.
Orlando Magic geçtiğimiz sene hücum verimliliğinde ligin 27.’siydi. Bu yüzden ligin en iyi ikinci savunması olmalarına rağmen sezonu negatif net rating’le kapattılar. Tabii ki bundaki en büyük pay ligin en kötü üçlük atan takımı olmalarıydı. Ligin en az isabetini ve en kötü yüzdesini yakaladılar. Geçtiğimiz sezon büyük hayal kırıklığı yaratan KCP’yle Bane’in değişimi ve sakatların dönmesi durumu daha iyiye götürecektir ancak bu hedefledikleri seviye için yeterli olmayacaktır.
Elinde çalışabilir bir hücum takımı varken koç Jamahl Mosley, Magic kariyerinde şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şeyi yapmalı ve takıma bir hücum temeli yaratmalı. Hücumdaki fikirleriyle öne çıkmayan, takımını daha çok savunmada efora yönlendiren bir koçun bu kadar pahalı bir kadro kurulmuşken hücum dinamiği yaratamaması hem takımın geleceği hem de kendi iş güvenliği açısından endişe verici olur.
Orlando Magic ise iki sene içinde arkalarından saymaya başlayacak ikinci apron sayacı başlamadan Büyükler Masası’ndaki yerini sağlamlaştırmalı. Hem kadrosuyla hem de güçlü oyunuyla.
5) Minnesota Timberwolves (49-33): Sürü Lideri Edwards
Anthony Edwards lige girerken hakkındaki en büyük şüphelerden biri basketbolu ne kadar çok sevdiğiydi. Pandemi yüzünden yarıda kalan kolej sezonunda gördüklerimiz efor ve karar vericilik sorunları yaşayan, verimsiz kararlar almaya teşne bir skorer 2 numaraydı. Ancak Edwards’ın gelişimi ve aurası tüm bu endişeleri komik bıraktı.
Her şeyden önce Anthony Edwards ligin en iyi rekabetçilerinden biri. Pısmıyor, sinmiyor ve takımını yukarı çeken mızrak ucu olmayı başarıyor. Bunun yanında takımının ihtiyaçlarına göre oyununu değiştirebilen bir yeteneğe sahip. Örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz sene Karl Anthony-Towns’ın ayrılışının ardından 2’ye 1 olan ikilik deneme/üçlük deneme oranını direkt 1/1 değiştirdi, hatta daha fazla üçlük kullandı ve Curry’lerin Young’ların, Lillard’ların liginde tüm ligin en çok üçlük isabet bulan oyuncusu oldu.
Bunların devamı olarak Anthony Edwards, lige adım attığından beri ligin en fazla oynayan yıldızlarından biri. Geçtiğimiz sene 5. senesini geçiren oyuncu, hiçbir sezonda 70 maçın altına düşmedi. Buna sadece 72 maç üzerinden oynanan çaylak sezonu da dahil. Geçtiğimiz 3 sezonda ise sadece 3’er maç kaçırdı.
Sadece çeşitliliği ve sağlamlığı ile değil Anthony Edwards ham yeteneğiyle de her takımın kadrosuna isteyeceği bir oyuncu. Lige girdiğinden beri her sene neredeyse tüm istatistiklerini geliştiriyor, her yazdan daha iyi bir skorer ve daha iyi bir takım arkadaşı olarak dönüyor. Geçtiğimiz sene KAT’ın gidişi ve Conley’nin yaşadığı düşüşün ardından oyunun karar vericilik kısmında da kendini bir adım ileri atmayı başardı.
Minnesota bu sezona da geçtiğimiz seneden bir iki eksik ve bir iki gelişim umuduyla girerken güvendikleri en büyük yer takımına sahip çıkan bir süper yıldıza sahip olmaları. Ve o yıldızın ışıltısı o kadar büyük ki bu onları contenderlar arasına koymamıza neden oluyor.
4) Cleveland Cavaliers (64-18): Prove It!
Cam tavana sıkışmış, o beklentinin altını dolduramayan takımlar sporun her noktasında sıkıcı bir hikayedir. İnsanlar çok kolayca onları dinlemekten ve izlemekten sıkılırlar. Etraflarından “bandwagon”ları ayrılır, yalnızca onların bu noktaya gelene kadar büyümesini izleyen taraftarları kalır. Hele bu takımların taraftarları da pek yoksa içindeki bulundukları sporun içinde, salonun içinde yatan bir ölü gibidirler: Herkes etraflarında oturur ancak kimse açıp çarşafı bakmaz.
Cleveland Cavaliers’ın son iki play-off’un ardından yaşadığı sorun da bu. Play-off’lara heyecanlı ve özgüvenli gelen takım iki farklı normal sezon geçirmesine rağmen play-off’ların içinde içeriden dağılıyor ve 7 ay boyunca insanlara izlettikleri şeyler sahada sanki bir yalanmış gibi gözüküyor.
Oysa ki Doğu’nun bu halinde elimizde, geçtiğimiz sezon 64 galibiyet almış bir takım var ve bu takım herhangi bir büyük sakatlık ya da ana parçalardan birinin takımdan ayrılmasını yaşamadan sezona giriyor. Tüm yaz boyunca takımın ana parçalarındaki tek değişiklik Ty Jerome’un gidip yerine Lonzo Ball’un gelmesi oldu.
Kadrolarında hali hazırda 4 tane all-star, 2 tane DPOY adayı, 2 tane çok tehlikeli oyun kurucu ve bunları iyi tamamlayacak kanat oyuncularına sahipler. Başlarında çok iyi ve kafasındakini takımına uygulatabilen bir hücum koçu var. Doğu’da geçtiğimiz iki sezonda kaybettikleri rakipleri sezona büyük sakatlıklar ve büyük kayıplarla giriyorlar.
Cleveland Cavaliers için LeBron’suz ilk elle tutulacak başarılarını kazanmak için tüm ihtiyaçları masada. Olmayan tek şey Cleveland’a duyulan güven ve ilgi. Bunu da sahada gerçek bir contender olduklarını ispat etmeleriyle kazanabilirler.
3) New York Knicks (51-31): Modern New York Tarihinin En Önemli Sezonu?
Ben NBA’i yaklaşık 10 seneden beri takip eden biri olarak New York Knicks’in Carmelo Anthony’li sezonlarını pek yakalayamadım. O yüzden New York’taki taraftarların da medyanın da kendilerini ne kadar yarışın içinde gördüğünü bilmiyorum ancak Carmelo Anthony’nin sürüklediği New York Knicks takımlarının, Doğu’da LeBron James hanedanlığına karşı anlamlı bir direniş ortaya koyamadığı ortada.
O dönemi bu şekilde elersek; New York Knicks, Pat Ewing’in malum turnikeye kalktığı andan sonra ilk defa bu kadar başarıya ve şampiyonluğa yakın. Muhtemelen de uzun bir süre de hiç bu kadar yakınlaşamayacaklar.
Jalen Brunson’ın Dallas’tan ayrılıp New York Knicks’i tercih etmesiyle başlayan süreç geçtiğimiz yaz yapılan agresif değişikliklerle sonuca erdi. New York Knicks, tamamen komple bir takım olmasa da ligin en iyi hücum takımlarından biri olmayı başarırken kadrosunda da kendi ağırlığını kaldırabilen savunmacılar barındırıyordu. Bunun ekmeğini play-off’larda Boston Celtics’i elerken yediler. Tempo bulduğunda durdurulması çok zor olan hücumları, Celtics’in yıldızlarını durdurmayı başaran kanatlarla birleşince New York Knicks 3 maçında ikinci yarı çift hane farktan döndüğü seriyi 4-2 kazanmayı başardı.
Geçtiğimiz sene Indiana Pacers’la oynamak başka seviye bir inatçılık ve mükemmellik gerektiriyordu. Bunu sağlayamadıkları için kaybettiler ancak geçtiğimiz yaz yaptıkları hamleleri anlamlı kılmak için ayaklarını gazdan çekmediler. Takıma bu noktaya kadar güçlü bir karakter kazandıran Thibs görevden alındı, yerine yine ligin veteranlarından Mike Brown geldi. Takımın benchinde büyük boşluklar vardı, Guerschon Yabusele - Jordan Clarkson gibi uzun süreçte takıma dakika verebilecek ve en kritik oyuncuların görevlerini yerine getirebilecek oyuncular geldi.
Knicks sezona kaliteli bir ilk beş, derinleştirilmiş bir bench ve Cleveland’ın aksine kendilerine duydukları inanç ve güvenle giriyor. New York, NBA için bu inancın beslenmesi gereken bir lokasyon. New York seneler sonra NBA Finalleri’ne bu kadar yakınken, bu sezonu yakından takip etmek de NBA tarihine anında tanıklık etmek anlamına gelebilir.
2) Denver Nuggets (50-32): Nihayet Yardım
Denver Nuggets, 2023 senesinde şampiyon olduğundan beri geçen iki sezonda sürekli kadrosundan önemli parçaları kaybederek ilerledi. Daha şampiyonluk kutlamalarını bitirmeden takımın niş rollerinden birini oynayan oyuncusu Bruce Brown’ı, sonraki sene de takımın güvenilir ilk 5 oyuncusu Caldwell-Pope’u kaybederken bu oyunculardan yerine hiçbirini koyamadı. Denver’ın rotasyon konusunda yapabildiği tek şey alttaki oyuncuların rolünü arttırıp minimum kontrata dakika dolduracak oyuncu bulabilmekti. Buna Christian Braun doğru cevap verirken, mesela Zeke Nnaji veremedi.
Geçtiğimiz sezon ilk 5’in gerisindeki rotasyon o kadar karanlıktı ki Nikola Jokic’in sürekli oynamasına rağmen hücum istikrarının oturması çok büyük zaman almış, ilk 5’ten oyuncular maç kaçırdığında ise rotasyon iyice sorunlu hale gelmişti. Hatta sezonun sonunda takımın şampiyon koçu Mike Malone, sezonun bitmesi beklenmeden kovulurken aradaki sorunlardan birini Jalen Pickett’e verilmeyen dakikalar olduğu haberi çıkmıştı. Denver rotasyonu o kadar kötü haldeydi ki, Pickett gibi undersized ve şutu yetersiz olan bir 1 numaranın aldığı dakika front office ve head coach arasında çözülemez bir krize dönüşmüştü.
Ancak Denver bu sene dersine iyi çalıştı. İlk önce takımın içinde büyümesine rağmen takımda rolüne bir türlü oturmayan MPJ gönderildi ve onun rolünü daha ucuza daha iyi doldurabilecek Cam Johnson takıma eklendi. Bu takastan açılan boşluk rotasyona oyuncu eklemekte kullanıldı ve Jonas Valanciunas belki de Mason Plumlee’den beri Jokic’in back-up’ı olacak ilk gerçek NBA oyuncusu oldu. Takımın şampiyon kadrosundan Bruce Brown geri döndü ve geçtiğimiz sene bir play-off takımının ilk 5 oyuncusu olan Tim Hardaway Jr rotasyona montelendi.
Bu hamleler, Denver’ın en büyük sorunu olan “NBA oyuncusu sayısı”na doğrudan cevap yarattı. Geçtiğimiz sene 5.5 diyebileceğimiz NBA oyuncusu sayısı, şu an kadroda en az 9 olarak gözüküyor. Bu da geçtiğimiz sene rotasyondaki yokluğa rağmen şampiyon OKC’yi 7. maça kadar götüren Jokic’in elini daha çok rahatlatıyor.
Jokic ise konfor alanında olduğu her dakika neden jenerasyonunun en iyi oyuncusu olduğunu göstermeye alışkın ve hazır.
1 ) OKC Thunder (68-14): Hanedanlık Doğuşu
NBA’in son hanedanlığı hangisiydi? 4 senede 3 kere şampiyon olan Golden State Warriors’ı sayabiliriz ancak hanedanlığın tam ortasında takıma yeni bir yıldız eklemek zorunda kalmışlardı. Miami Heat, 4 sene 2 şampiyonluk sayılmaz. Duncan Spurs’ü, hiçbir zaman iki kere üst üste şampiyon olmadı. Gasol-Kobe Lakers, 3. sene beter hale geldiler. Bu kelimenin altını en doğru dolduran örnek yeni yüzyılın başındaki Shaq-Kobe’li Lakers takımı. Üzerinden 25 sene geçti, NBA yeni bir hanedanlığın doğuşunu görüyor olabilir.
Yeni CBA, doğrudan “hanedanlık” fikriyle mücadele etmek için inşa edildi ve tüm takımlara şampiyonluk adayı olabilmek için 3 sene tanıyor. Bu saatten kaçmanın en etkili yolu da apron saatini başlatmadan şampiyon olmayı başarmak: OKC, geçtiğimiz sene bunu yapmayı başardı. Apron saati başladığı zaman yaşanacak en büyük sıkıntı, kaliteli rotasyon oyuncusu bulabilmek. Bunu çözmenin en etkili yolu takıma ucuz kontratlı çaylak ekleyebilmek: OKC hala önümüzdeki 4 senede 9 draft pickine sahip.
Ayrıca OKC Thunder’ın şampiyon kadrosu hala ileri gidebilecek gençlikte. Shai, MVP olarak takıma liderlik ederken takımın ikinci ve üçüncü yıldızları daha ligde 4 sezon geçirmeden yüzüklerini taktılar. Oyunu ve ligi öğreniyorlar ve daha iyi olmak için önlerinde çok geniş bir alan var ve üstlerinde şampiyonluk baskısı yok.
Sam Presti, Durant-Harden-Westbrook’la kurduğu “gerçekleşmeyen hanedanlığın” ardından, ilk adımlarını çok doğru attığı bir hanedanlık daha kurdu. Bu seferkinin “What If?” sorusu yerine NBA tarihinin önemli bir kısmına damgasını vurma ihtimali var. Büyük bir market, parlak yıldızlar olmasalar da adları anılmadan NBA tarihinin anlatılamayacağı bir takım olabilirler.































Süper yazmışsın tebrikler
YanıtlaSil